6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
793
Okunma
Hani “egomuzu “ yenecektik, “ben” değil “biz” diyecektik. Yenemedik, diyemedik işte. Hep ön plana çıkmak istedik. Hiçbir şey olmadığımız halde her şey olduğumuzu sandık. Hatalarımızı doğru bildik, karşımızdakini dinlemekten ziyade kendimizi dinlettirmeye çalıştık. Megaloman olduk, kasıldık, tafra yaptık sağa sola. Sonunda kaybeden hep biz olduk. Ama yine de içimize sindiremedik kaybettiğimizi.
Hayatta; zorluklara direnememeyi, hep asalak yaşamaya meyil etmeyi, dürüstlükten kaçınmayı kar saymayı alışkanlık haline getiren insanlar arasında bulunduk; dürüstlüğü şiar edinmekten hep kaçındık. Neyi değiştirebildik ki, kafa yapısı işlevini yitirmiş yaratıklar arasında. Birilerine şirin görünmenin ya da rahatımızın tehlikeye girmemesi için el etek öpmenin kriterini yapmadık bile . Değişmeyen bir şey varsa o da; o da değişimin değişmediğini sandık.
Yadsımadık; kamufle yüzleri. Benliğimizdeki zafiyetlerden kaçınıp kendimizi karşımızdakinden güçlü kılmak dürtüsüyle,” ego” larımıza sarıldık. Ah, şu zavallılık…
Kanıksadık; metrodaki çantalardan çıkan kitap okuma numaralarının karşılıklı göz hapsinden kaçınma olduğunu. Sorsan bir cümlesini bile anlamazlarmış ya da yazarının neler çektiğini duyumsamazlarmış, umursamadık. Konuşurken ahkam kesilenlere boyun eğdik. Böbürlenmelere hep gıpta ettik ya da sineye çektik. Ah şu ukalalık..
Hani; gerçekleştirmek için bin bir şekle girdiğin, yalnız gecelerinde bitap düştüğün, içindeki o muhteşem tutkuyu, utkulu hale dönüştürme hayallerin. Ne oldu? Çekilen sıkıntılar kar mı kaldı? Değer miydi sınırsız sevgilerinin acıları? “ Yaradandan ötürü yaradılanı sev ” demiş yüce bir zat! Şimdiki koşullarda yaşasaydı basmaz mıydı kalayı!..
Lafı fazla uzatmadan gevelemeden, ego hastalığını ön plana çıkarmadan ; paragöz insanları, sahtekarları, düzenbazları, racon kesenleri, süslü fahişeleri, çok bildiğini sanan ama hiçbir şey bilmeyenleri, nankörleri, okumadan alim kesilenleri, mali hülya kurup şans oyunlarına dalanları, baş parmağı ile cep telefonlarında çek yapıp baba parası yiyenleri, kredi kartı batağında cebelleşenleri, sana acıyan zavallıları, çocuk yaşta racon kesenleri hoş görecekmişiz; geç te olsa anladık be dostum! Bir de mehtapsız gecelerin bile esin kaynağı olduğunu…
Okyanuslarda yüzmenin de bir asaleti varmış. Köpek balıklarına yem olsan da şanın kalırmış. Ama, b.klu dere de boğulursan; “ b.k. yoluna gitti bizim Niyazi derlermiş sana! “