3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
646
Okunma

Kof bir vücut, kof bir beyindi ondaki, ya da o an öyle düşünüyordu. İşe yaramamak içinde
kocaman bir taş gibi oturmuştu. Umutsuzluk ise başına başına inen, öldüren bir balyozdu.
Ayakları dibindeki gölgeyi seçtiğinde, ne denli uyuştuğunu anladı. Karşısındaki yaşlı kadınla göz göze geldiğinde ilk söylediği söz " Açım, çok açım" oldu. "Ne diyorsun oğlum?
dedi kadın..
- Çok açım teyze. Ne olur bir parça ekmek verin.
Başı iyice önüne düşmüştü. Oturduğu taşın bile yerin dibine geçtiğini duydu. Kulakları
sağırlaştı, gözleri karardı, yaşlı kadının ne yanıt verdiğini duyamadı. Başı yerde ezik ezikti.
Sanki tüm insanlar çiğniyordu onu. Bir Tanrı kulu, kaldırmaya yeltenmiyor, herkes yüzüne
tükürüyor, ezdikçe eziyorlardı.
Gözlerini yerden kaldırdığında, dutun iri yaprakları birer insan gözü olmuş, onu seyrediyor
sandı. Yeniden elleriyle başını kavradı. Yaşayıp yaşamadığını anlamak için eklemlerini
oynatmaya çalıştı. Güneş ısısı beynini pişiriyordu. Demek ki yaşıyorum diye düşündü.
Ne umutla ama dedi.Yaşamak umudu mu? Dilenilen bir parça ekmekle.
Taze köy ekmeğinin arasına bir parça evde yaptığı peynirden koymuştu yaşlı kadın.Kendine
iyice gömülmüş olan adama uzattı.
Kulübenin ve iki katlı evin sahibini çevredeki komşular yakalamış, tutsakevinden yeni çıkan adamı kulübesinde barındırmamasını, gelinleri kızları olduğunu ona ve kendilerine
bi r zara r verbileceğini, dahası bu adamın kızlarına sarkıntılık yapabileceğini açıkça söylemişlerdi. Ev sahibi adamı hiç görmemişti.Kulübede kaldığından haberi yoktu. Duyduğu
sözler onu çok kızdırmıştı. Önce karısına sordu:
"-Bizim kulübede bir adamın kaldığını söylüyorlar Emirkadın, doğru mu ha?"
Kadın kocasının kızgınlığında onun sinirlerini yumuşatmasını iyi bilirdi. Hiç ses çıkarmadı.
Kocası bu sessizlıkten anladı ki söylenilenler gerçekti.
" Demek senin haberin var..Herkes neler konuşuyor, biliyor musun? Evde gelin var, kız var.
Bizim yanımızda ne arar bu adam. Defolsun gitsin. nereye mi, ta cehennemin dibine!.."
" Ne istersin elin garibinden adam. "
Kocası iyice sinirlendi. Eli ayağı sinirden titriyordu:
" Ne mi isterim? Söyletme beni kadın. Elin iti. Başımıza bir iş açarsa o zaman ne istediğimi
daha iyi anlarsın.."
Ev sahibi geceyi uykusuz geçirmişti. Başlarına gelen bu belâyı düşünmüş, yatakta dönüp durmuştu. Sabah ilk işi aşağıya inmek oldu. Kulübede yatan adamı kovacaktı. Kulübenin
örtük kapısını açtı. Dışarısı güneşliydi.içeriye girince kirli bir karanlık karşıladı onu.Uyuyan
adamın gözlerini seçtiğinde onun ne denli zayıf olduğunu da gördü. İlk sinir nöbetini
böylece atlattı. Adamın ak saçlarına, eski giysilerine değdi gözleri. Yüreğinde bir tel titredi. Kendi gövdesinden utanç duydu. Yaşlılığına karşın pespembe yüzünden, güçlü kollarından, temiz ve yeni giysilerinden. Sanki bütün varlığından utandı..
Uyuyan adam güneşe açtı gözlerini. Üstüne eğilmiş adamı gördü. Işıltılı gözlerine korkuyla baktı.Sesi çıkmıyordu.Ağzını açtı. Bedeninin ateşinden ağzı kupkuruydu. Türkmük aradı
ağzında.Dilini damağını ıslattı.
Ev sahibiı, durumu tam anlamıyla kavrayamadı:
" Ne diye konuşmuyorsun? Bizim buralarda dolaşıp duruyormuşsun. Gidecek yerin yok mu ?
Konu komşu ne der oğlum.Defol git demeye gelmiştim. Yüzüm tutmuyor şimdi. Seni böyle
görünce..."
" Acıdın mı?"
"....!"
Daha konuşmaya gerek duymadı evsahibi. Yıkıntı adamı görmeye daha fazla dayanamadı.
Yukarıya evine çıktı. Karısı çayı demleyip, sofrayı kurmuştu.
" Aşağıdaki adama da çayla bir şeyler götürün yanında." dedi karısına..
devam edecek / Nazik Gülünay