25
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1718
Okunma


Fi Tarihi
…En çok çiğ damlası, en sessiz gecede düşer, bilirsin.
Zihninizde yola çıkmışken tüm hata ve yanlışlarınız doludizgin, ne zordur çok sevdiğiniz birinin gözlerinin içine bakmak, bakabilmek.
Şimdi beni iyi dinle fi tarihli sevgim , iyi dinle!
İğne de benim, çuvaldız da benim, ikisini de öldüresiye batırıyorum bütün hatalarıma. Kendimden canım yanıyor, kendimle canım yanıyor. İbresi adil bir teraziyle tartıyorum varlığımın kırgın gölgesini. Bıraksalar koskoca dünya sınıfında, kıyamete dek, tek ayak beklerim tüm hatalarıma kefaretten. Ama öyle basit değil. Sürekli geriye alınıp baştan duyumsanan sızılarım var, bir tek kendimin şahit olduğu sızılar...
Muğlak sızılar!
…Ama
Bugün farklı salınıyor içimdeki mavi.
Bugün kafeslerimi açıp, güvercinlerini salıyorum gökyüzümün. Kusuyorum muzdarip olduğum bütün bellek kayıplarımı.
Hatırlıyorum!
Sen; fi tarihinden beri şehirlerimi fethedensin. Bırak çok kenar bir şehrin sahtekârlıkları benim olsun, sen hep o eski ambarda, resmini çiz; dürüstlüğün, güvenin, sadakatin.
Ne zaman düşsem kendi içimin çukurlarına, kutsanmış bir el gibi yanı başımda buluyorum ellerini. Pervasız ve uçarı benim her mevsimim, bunu en iyi “sen” bilirsin. Bilmediğin ise, bir tek adının, rüyalarımın kaldığı yerden devam sebebi, kuruyan nehirlerimin yağmuru olduğu... Ve yine bir tek adına yaslandıkça, genişleyen kalbimin darlıkları…
Üşüyen yanlarımın ılık mayısı, ne zaman gitmeye kalksan “sen”, di’le, miş’le bitmez bizdeki diye bağırıyor içimden tiz bir ses.
Vakti geldi! Artık bulutlara teslim ediyorum bu yersiz yurtsuzluk halimi, kendime yer seçiyorum yüreğinin en güzel yerinden, sonsuza kadarlık bir zaman dilimi.
Geri alıyorum hayattan odamın o hep aydınlığa bakan penceresini.
Geri alıyorum araftaki varlığımı, düşüncelerimi, hayallerimi, inançlarımı benim olan her şeyi, tek tek, söke söke! Kulağıma fısıldanmış her züppe aforizmayı sahibine iade ediyorum geri. Aynaya bakınca artık, içimdeki kurtçukları bile görebiliyorum. Tiksiniyor, ürkütücü buluyorum. Kirli, renksiz, uzun elbiseli, kapkara gözlü, ağzı olmayan bir kadın, “Korkma, geçecek” deyip, nemli avuçlarını üzerimde gezdiriyor. Bir bakıyorum yok olmuşlar, içimde sandal çiçekleri… Limonumsu bir sessizlik kokuyor an.
Güvercin adımlarıyla gelir diye korkma tekrar kızılca kıyamet. Ben yüzyıldır uyuyan bir şehir gibi uyandım bu defa.
Hem unutma, ateşle tanışmamız Hz. İbrahim’den.
Sinem Ilgın Omay (Nun) / …“O”na