15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1215
Okunma


Uzak dağlardan kurmuş kekik kokuları rüzgara sarılarak gelirdi, penceremden içeri. Saçlarım penceremdeki perdeler gibi sallanırken, uzar gider gözlerim bilinmeyen diyarlara.
Ağustos ortasındaki toprağın kuruluğu dudaklarımı da çoktan çatlatmıştı.Anadolu’nun kirli terli coğrafyasının koynunda uyumak belki bu yaz akşamlarında bana iyi gelecekti. Ya da bir gladyatör’e meydan okuyup, kazanmayı düşünmeden, kalkansız savaşıp sonrası öldürülmek ne iyi gelirdi şu an yaz sıcağıma.
En azından aşklarda odunsuz yakılmaktan daha iyidir dedim. Birden aklıma, sevişmelerin ve savaşmaların ne kadar birbirine yakın olduğu geldi.Biri bedeni diğeri duyguları öldürüyordu.
Biri ağıt bir şarkılar yaktırırken ikisinde de göz yaşlarıyla sulanan bir şeyler mutlaka oluyordu. Aşk sözle, savaş kılıçla kanatılıyordu. Ve ikisi de tarihlere geçmek için kağıtlara yazılıyordu.
İkisini de okuyan çıkıyordu.Savaşları tarihçiler, aşkları edebiyatçılar birde aşık olanlar okuyordu.Hatta bir genç sokakta kıza “ beni mecnun ettin” diyordu. Savaşlar olmadan yada aşklar yaşanmadan bunlar yaşanamazdı.
….
Neyse dağıtmak istemiyorum en son kekik kokusu odama girmişti ve ben dağlara bakıyordum.Yitip akıp giden zaman hayatımın en yaş taraflarımı iliklerimden çekip götürürken, gözlerimdeki kırışıklıklar aynadan bana sesleniyordu.
Ben onu dinlememek için ona daha az bakmaya başlamıştım. Bazen onu kırasım gelse de içimden benimle tek konuşan oydu.Aslında onunda sırları dökülmeye başlamıştı benim saçlarıma dökülen akların tersine.
Bu aralar sigaram da pek tat vermez olmuştu. Sadece dumanı odama renk katıyordu o kadar. Takvime birden gözüm ilişti. Sonradan saate. Hemen hatırladım koştum dolaba.Yaş pastayı çıkardım.
Birkaç mum yakıp birazdan benim asırlık, biricik karımı bekledim…. Kapı sonunda çaldı. Hemen üstümü başımı düzettim.Takvimin üstündeki tozları silerken saatin pilini çıkardığım sonradan aklıma gelmişti.
Umursamadım koştum açtım kapıyı sarıldım. İçeri girdik. O çok sevindi. Ama çok yorgundu.Onun yerine ben üfledim tüm mumları.Onun yerine dilekte tutmuştum…
Sabah ben erken çıktım.Hemen ona bir demet çiçek bulmalıydım. Açık yer bulamayınca ona yol kenarındaki kekiklerden kopardım. Birazda ben kokladım onu kokarcacasına….
Sonunda açık olan kapıdan yürüdüm çeşmeden bir yudum su içtim. Bir sürahide ona doldurdum.
Sonrasında ona doğum günü pastasından bir dilim verdim.Ve tuttuğum dileği onu kulağına fısıldadım. O da bana gülümsedi. Ben de ona.
Ama bunu tarih ve tarihçiler yazamadı. Bunu bir mezar taşı yazanlar yazmıştı birde mezarlığın bekçileri ve kumrular.
Ben orada yatarken Nermin beni ne çok sevdiğini fısıldarken bir ben duydum birde kekik kokulu rüzgarlar…Nermin her ölüm yıldönümünde beni yaşatmak için bir dilim pastayla gelir…Bir de eksik olmayan kekik kokularım, yazın kuruyan kokularıyla taşlarımı okşar…..
"BAŞTA BANA YAZMA OLANAĞI SAĞLAYIP, BİR SAYFA VEREN EDEBİYAT DEFTERİ ÇALIŞANLARINA,
SONRASINDA, NAÇİZANE YAZIMI KÜÇÜK HATALARA RAĞMEN FAZLASIYLA ONURE EDEN SEÇİÇİ KURULUNA,
SONRASINDA, TÜM YAZI DOSTLARINA BANA YAZIM YOLUNDA GÜÇ VERDİĞİ İÇİN,
SONSUZ TEŞEKKÜR VE SAYGILARIMI SUNARIM..."