- 827 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
CAĞIMIZIN ÖLÜM FOBİSİ
Tekasür kelimesinin anlamını düşünüyordum.
Kuran-ı-Kerim’de biçok yerde gecen bu Kelimenin anlamının okadar yerinde olduğunu gördüm ki.
Tekasür kelimesi daha çok "artırma ve çokluk" anlamına geldiği gibi "ayrıntı" anlamına da geliyormuş. "Çokluk veya ayrıntılar bizleri öylesine oyalıyor ki!”
Bir gaflete kendimizi kaptırmış gidiyoruz.Nereden geldik ,nereye gidiyoruz,bu dünyada bulunma amacımız nedir? Bu gibi soruları kendimize soramıyoruz içimize yerleşen dünya ayrınlıları nedeniyle.. Çünkü önümüzde hemen bitirmemiz gereken işler var; bunlar bitmeden yenileri sıraya giriyor.Amma Lakin hiç beklenmedik biranda “öLüm” gelip kapımızı çalıveriyor. Azrail’i agırlamaya hiçte hazır olmadıgımız ,tamda işlerimizin en yogun ve koyu tatlar verdiği anda…
Ölüm , adem ogullarının hiç aklına getirmedigi ,getirsede korkulu bir vaka-sonu olarak gördüğü acı bir olay ,yok oluş sadece.
Ama herkes biliyor ki, ölüm insanın en büyük ve kaçınılmaz gerçeğidir. Çünkü, "Her nefis ölümü tadıcıdır”.Yaşadığımız dünya hayatı,bizlere bu gerceği unutturmak için,hergün önümüze bitmek tükenmek bilmez işler sunuyor. Unutuyormuyuz peki ? Gayri ihtiyar,ihtiyarlayınca ölüceğim ,düşüncesiyle salıveriyoruz aklımıza arada birde olsa giren “ölüm” gerceğini.
Hatta okadar ki..£skiden mezarlıklarımız ya şehrin ,köyün göbeğinde yada girişinde olurdu.
Her gün gözlerimiz işe gidiş ve dönüşlerde,okula giriş ve çıkışlarda,çarşı-Pazar işlerimizin bitiminde kafamızı cevirip görebilecegimiz yakınlıklarda olurdu. Ve hergün mezarlıktaki yatan mefta’larımıza okurduk yollardık,hiçdegilse üc ihlas bir Fatiha.
Kimilerimiz hatta konuşurdu mezarbaşında özlem duyduğu o yakınıyla.
Şimdilerde ise ahir zaman devrini yaşıyoruz.Ölümü hiç hatırlamamak adına mezarlıklarımızı yaşam merkezlerinden dışarı,hatta olabildiğince uzaklara taşımaya çalışıyoruz.
Belliki mezarlıklarda ölüm düşüncesi kadar bizleri rahatsız eder olmuş. . Hele Avrupa’da büsbütün ölümü çağrıştıran bir unsur olmasın diye artık ölüler yakılıyor.
Gündelik işlerden başını kaldıramayan ve hiçbir şekilde ölümü aklına getirip nihai kaderi üzerinde düşünme fırsatı bulamayan bir insan, sonunda dünyaya tapar bir varlık halini alır.
Ahreti hepten unuttuğu için bütün zevklerini ,keyiflerini şu ücgünlük dünya hayatına sıgdırmaya çalışır.Kuran-ı-Kerimde “onların kalplari tutkulu bir oyalanma içindedir”diye buyurduğu durum işte tam bu olsa gerek.
Halbuki kalbimizi sonu gelmez duygular kaplamışsa, elimize oyuncak mesabesinde tutuşturulan bir şey ve iş, bizi ömrümüz boyunca oyalayıp duruyor demektir. Başka ve ebedi hayatın en büyük delili olan içimizdeki sonsuzluk duygusu bazen bizi hiç ölmeyecekmiş gibi yanıltıyor.
Efendimiz (A.S) Bir mümin’in ömrü bir ağac gölgesinde dinlenen yolcunun dinlenmesi kadar kısadır,buyurmuştur. Yolcu yolunda gerek,ama yolcu gideceği istikameti unutur vahada uzun zaman oyalanır,gereksiz tembellikler yaparsa iş işten gecmiş olur.
Lüzumsuz ve oyalayıcı şeylerle vakit kaybetmemeli, insan nereye gitmek üzere yola koyulmuşsa onu aklından çıkarmamalı.
İşte böyle, gündelik işler gerekli, ama hak etmedikleri önemde algılandıkları zaman her biri bizim için kurulmuş tuzaklardır. Bu bitmez tükenmez işler, bize her şeyi unutturuyor, her gün biraz daha çok yoğunlaştırarak yaşamamız gereken zamanımızı kemirip duruyor. Ev bark, çoluk-çocuk, mevki, makam, para, şöhret, servet, iktidar vb. daha yüzlerce hedef ve meşgale bir noktadan sonra aldatıcı şeyler, büyük tuzaklar olabiliyor. Her şey meşru zemininde ve hak ettiği kadarıyla güzeldir. İnsanoğlu, kendini yalnızca bu dünya hayatının nimetlerine ve aldatıcı zevklerine çağıran bu sistem içinde bir hiç, boş ve yabancıdır: "Onlar Allah’ı unuttu, Allah da onlara kendi nefislerini unutturdu .
Allah’ı unutmak, bütün buhran ve hastalıkların sebebidir. İşin trajik yanı, bir buhran hali yaşadığımızı kabul etmiyoruz. Çünkü bilincimiz parçalanmış bulunuyor.Ve en önemli bir noktaya daha değinmek istiyorum yazımı bitirmeden..
Dinimizi kendi aklımızın aldıgınca orumluyor,olur olmadık değişmez kaideleri kendimizce degiştirmeye kısacası kendimizi haklı çıkarmaya calışıyoruz..Bırakalımda dinin degişmez gercekleri gercek bu olarak kalsın.Ben yapamıyorum üzgünüm diyerek sıyrılın ama asla dini hükümleri cüzi aklınızla degiştirme yoluna baş vurmayın..
Saygılarımla.. vijjDan’sız şiirseL
YORUMLAR
Tekasür sözcüğünün "ayrıntı" olduğunu öğrenince kendimden de korktum. İç huzuru olmayınca insan acaba, ufak tefek şeylere daha mı fazla takılıyor? Hatta galiba bende oluyor bu.
Bir de insanların sağlık konusundaki takıntılı tutumlarında bunu gözlüyorum. Ayda bir kolesterol ölçtürenler, "bende kanser var mı, tümör markerlarıma bakılsın" diyenler gitgide artıyor. Sağlıkta farkındalık artıyor doğru da, ölümde farkındalık azalıyor sanırım.
Ne güzel yazmışsınız, teşekkürler.
Edeb-i Şiirsel
Rabbim ruh saglıgını ibadet dirisi olanlardan eylesin bizleride.Eski topraklar ibadet dirisiydi ve saglıklarıda huzurlarıda pekbir yerindeydi.
Şimdilerde saglıktanda huzurdanda yoksun yaşıyoruz..
Ziyaretiniz ve yorumunuz için ,tşk ediyorum..saygılar!
Edeb-i Şiirsel
Ziyaretinize onure oldum..
pahabicilmez edebi yazar'ım:]
Edeb-i Şiirsel
Keyfe değer olsun inş..
Saygılar!