- 3256 Okunma
- 35 Yorum
- 0 Beğeni
ÖZLEMEYİ ÖZLEDİM
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Az önce bir türk filmi seyrettim.Hani şu siyah beyaz eski değerli sanatçılarımızın pembe panjurlu buram buram aşk’ı anlatan karelerle dolu olanlarından bir tanesiydi...
B.ada’da çekilmiş olan bir sahnede; kıza kurulmuş papatyalardan özel salıncakta sevgili yi sallarken çamların arasında söylenen anlamlı şarkıları dinledim özlemle ve tuzlu sularım suladı yine çene çukurumu...Şimdilerde tek taş yüzükler romantikliği anlatıyor ve yüzüğün fiatı sevdayı belirliyor sanki...
Günümüzde her nekadar o filmlerle alay edilsede, o günlere özlem gün geçtikçe artmakta diye düşünenlerdenim.Hep sevdalar,dostluklar kirlendi diye haykırıyoruz da acaba aramızda göremediğimiz uzaylılar mı var..? Hem kirletip,hem alay edip, hem nostaljiyi özlüyoruz ve ahhh o günler diyebiliyoruz...? Nasıl bir çelişki bu anlamış değilim..?
Zengin kız,fakir erkek aşk’ların mücadeleleri ve kötü adam Erol Taş ile kötü kadın Aliye Rona’yı hepimiz yakından tanırız filmlerden(rol icabıydı elbet aslında her ikiside gerçek yaşamlarında dost canlısı insanlar)...Ve o günlerde o filimleri izlerken kötülüklere ağlar,mutlu sonları alkışlardık...
Oyuncular bizlere iyiyi,kötüyü,mutluluğu,hüzünleri hem izletir hemde mesajlar verirlerdi...Münür Özkul, Adile Naşit çiftinin ağlatan, güldüren karelerini çok özledim çok...
Kızların aşk’ ı Tarık Akan ve Gülşen Bubikoğlu ne güzel kareler bırakmıştır hafızalarımızda...Bir çiçeğin, denizkenarında bir koşmanın sarılmanın,gözlerdeki bakışların anlamları vardı...Şimdilerde ise maddiyata koşmak anlamlı oldu sadece...
Sokak çocukları eksilmedi oysa aksine arttı neydi bu değişiklik,umursamazlık..?İzleyiciler nerede hata yaptı anlamış değilim...Kötüleri taşlarken izeyen ruhlar aralarına karışmış ama kimse kendini taşa tutmuyor...Şöyle okkalı bir tokat atmıyor kendi suratına...
Sokaklardaki telefon kulübelerinin kavgalarını bile özledim. Şimdilerde ise cep telefonlarında mesajlarla aşk yaşanıyor...İki kontür birine iki kontür diğerine ve eğer aşk’ı sonlandırmak istiyorsa kontürüm bitti diyor...İki kontürlük soluklar...Çocuklar bunları kimlerden görüpte öyle yaşıyorlar acaba...? Biz öyle görmediğimiz içinmi sevginin,dostun peşinden deli gibi ayrılmadık...? Yoksa bize aptal gözüyle bakanlarmı bu güzellikleri kirletti...
Sevgiliyle cepteki bozuk paraları zar zor birleştirip alınan ekmek arası köftelerin tadı bile başkaydı...Ya sandal kiralama fasılları...Şimdilerde ise denizlerde dev gibi tekneler ve içlerinde kimin eli kimin cebinde belli olmayan aşk’lara tanık bir deniz kan ağlıyor sessizce...Kirlendi deniz,yıldızlar,ay,güneş,sevdalar diye hiç üzülmeyin ben hâlâ aynı filmleri aynı coşkuyla seyrediyorum...
O günlerde yazılan uçları yakılmış mektupların,içlerine konan gül yapraklarını çok özlüyorum...Sevdalarımı hiç boyamadım...O günlerde de mum ışığını,ay ışığını deniz kenarındaki el ele yürüyüşleri sevdim, bu günde aynı şekilde sevmekteyim...
Bu paylaşımım izlediğim filmden etkilenip paylaşmak amaçlıdır...Bu konuda ki özlemlerim asla bitmez...Bir başka sefer diğer özlemlerimi paylaşmak üzere sevgili dotlarım...
saygım ve sevgimle...
maviler yüreğinize...
yarın umut olsun hepimize...yüreği sevgiden geçen herkese ve o sevgiyi koruyanlara selâm olsun ...
ayşe yayman
YORUMLAR
Kar yağmaya lapa lapa , akşam güneşi batmaya anbean başladığında ben Annemi bekiyordum cumbada çünkü Baba'mı bekliyordum kaptan köşküm'de . Sabah 05:00 da tramvay'a binermiş Annem anlatmıştı bir keresinde . Bende merak ettim sordum Anne'me kırk yıl sonrası . Neden Baba'mın bir günlük hikayesini anlatmak ihtiyacı duymuştu bir küçücük bana . Şöyle demişti " bir ufak iç çekmen her saat başı " ; hepsi bu kadar...Farkında olmadan geçmedi yıllarım , ancak bir şeyler ben istemeden oluşuverdi " ben ve resimdekiler" bir ben kalmış olmalıyım ki yazıldı bu satırlar ancak " şimdi yok artık bizimkiler"... Pardon ; bir damla gözyaşım hatıra kalsın size , hatıra kalsın sizinkiler ;
Tunçluer
her ne kadar çok fazla yaşanmışlığım yoksa da anlattığınız eski günler diye nitelenen,siyah beyazlı türk filmleri günlerinde yazdıklarınızla gözyaşlarımı tutamadım..neden bilmiyorum günümüzde eksik olan bişeyler var sanki o günlere ait olan..seviyorum sizi ve tüm yazdıklarınızı..emeğinizi ve yazma tutkunnuzu kutluyorum..tebrikler..harikaydı..
Sevgili can,
Güzelliklere özlem hepimizin özlemleridir. Çoğu zaman benim de ah! çeklemelerim eksik olmaz bu gibi durumlarda.
Anlatmış olduğun traji-komik yergilerde ise sonuna kadar haklısın. Günümüzde kimin eli kimin cebinde belli değil. insanlar akrep olmuşlar sokacak yer arıyorlar. Ama bilmezler ki akrep sıkışınca kendisini sokar.
Kalemine sağlık bizleri de o günlere götürüp bir güzel nostalji yaşattınız.
Başarılar dilerim.
cemil tarafından 7/7/2008 9:05:21 AM zamanında düzenlenmiştir.
Değişim kaçınılmaz.Değişmeyen tek şey değişimdir...
çok güzel bir söz elbet ama istisnalarda kaideyi bozmaz gönül dostu...Allah kızlarınızın mutluluğunu daim etsin...Ama unutmayın maya sizsiniz ve mutluluğun anlamını ve nasıl mutlu edebilirimi sizlerden öğrenmişler...
benimde yetişkin bir kızım var ve oda aşık ve şimdilik çok mutlu ileriye dönük düşüncelerle adımlar atıyorlar...
Ama mahkemeler boşanan çiftlerle dolu...Günlük aşklar rağbette ve bunları hem yaşıyorlar hemde üzülüyor gençler...Hayat şartları dejenerilik ve doyumsuzluk gibi unsurlarıda gözden kaçırmayalım bence...Sevgi mecburi değildir ama saygı zorunludur adlı bir yazım vardı...Asla geri kafalı değilim zaten paylaşımlarımdan da belli etmişimdir...Eskinin sadece o duruluğunu özlüyorum,medeniyet en büyük silahımız olmalı ama o silahda birikimli ve donanımlı olursa anlam kazanır elbet...
İçten yorumunuza gönül dolusu teşekkürler gönül dostu...
Arkadaşlar merhaba.şimdi ancak bu siteğe girebildim. Neler kaçırmışım.Baktım yakalamaya çalıştım bir yerden.
Yazıyı zevkle ve eskiye giderk çok duygulanalarak okudum..
Ellerine, yüreğine sağlık. Duygularını çok güzel yazıya dökmüşsün.
Başka bir açıdan olaya bakabilirmiyiz?
Bizim zamanımızda hatırlayın annelerimiz büyüklerimiz şu anda bu okuduklarımı bizlere söylüyorlardı. İlerde çocuklarımız da çocuklarına aynı şeyi söyleyecekler.Benim iki kızım var ikisi de aşık olarak birlikteliğe başladılar. İnanın eskiler sıfır kalır düzeyli aşkları yanında. hayran oluyorum.Bir kızım altı yıldır evli .İlk günkü gibi birbirlerine aşıklar.Diğer kızım da aynı şekilde.Dört yıldır beraberler haftaya evlenecekler.
Bence eskidende çok basit ilişkiler yaşanıyordu.Günübirlik. onun için ben karamsar bakmıyorum. Bizden çok aha akıllılar ...
Değişim kaçınılmaz.Değişmeyen tek şey değişimdir...
necva kıyak tarafından 7/5/2008 10:50:08 PM zamanında düzenlenmiştir.
Geçen gün arabada giderken bir şarkı çalıyordu...Veda Busesi ;" hani o bırakıp giderken seni bu öksüz tavrını takmayacaktın.Alnına koyarken veda buseni yüzüne o türlü bakmayacaktın..." Ah dedim biz yaşlanacağımız zaman bizim zamanımızın şarkıları diyebileceğimiz kaç şarkı olacak acaba.Eskiye bir özlem var içimizde nedeni belli aslında herşey anlamlıymış daha bir anlamlı hemde.Eskiden değil birine sevdiğinizi söylemek gözlerinin içine bakmak bile zor imkansızmış ya şimdiler...Hepimiz şimdilerde nasıl olduğunu biliyoruz işte. Bir akadaşımla sonbetteyken dedim ki ;" bak göreceksin insanlar çok değil 10 yıla kalmaz yoldan çevirecek ve pervasızca ben seni istiyorum diyecek " ne aşkın ne sevginin ne de geleceğin anlamı kalmayacak belkide.Ancak sizin gibi...bizim gibi...izin vermeyecekler taşıyacak geleceğin temizliğine bizi yani "özlemeyi özleyenler" mükemmeldi...sevgimle hep NeNa
o günlere özlemler konusunda çok eminim ki ortak paydalarda buluşuyoruz...Keşke (sözcüğünü pek sevmesemde kullanmak zorunda kalıyoruz) kendime ait duyguları daha güzel ifade edebilmeyi başarabilsem...Bir dostumu ya da bir çiçeği, böceği daha rahat ifade edebilirken inanın kendime ait yoğun duygularda belki zorlanmıyorum ama kilitleniyorum inanın.İçim çok hassasken daha yüzeysel yazdığımı farkındayım...Bir yaprağın suya düşmesindeki sıkıntıyı yada mutluluğu elimden geldiğince anlatmaya ve güzel yazmaya çalışırım ama yaprağa olan sevgimde kitlenirim.Ya da bir dostumun biografisini yazmak daha kolay ama ona olan sevgimi kaleme dökmekte içimin yoğunluğu anlatımıma sanki kilitler koyar...
Bir çok şiir dostumun paylaşımınlarında etkilendiğimde gözyaşalarımı tutamam ama yorumumdada asla dile getiremem...;İşte o yüzden de böyle biraz uçuk kaçık sayılırım...
Katılımlarınıza,güzel yorumlarınıza sonsuz teşekkürler ediyorum şiir dostlarım...
Sevgim ve saygımla...
Biliyordum zaten günün yazısı olacağını ( puanımıda vermiştim zaten ben en baştan , laf aramızda kimse duymasın:)) )
Aslında eski siyah beyaz Türk filimlerindeki konular çok basit ve özentili de olsalar senin de yazında belirttiğin gibi ve benim de beğendiğim bir noktası var ki o da sevgi , aşk ve insan temalı olmaları yoksa biliyoruz ki o filimler insanlara çok da fazla bir şey vermediler hatta insanlarımızı gerçeklerden uzaklaştırıp bir rüya alemine sürüklediler örneğin pembe panjurlu ev misali ya da beyaz atlı prens gibi ya da ayrı dünyaların insanları olsa bile yine de mutlu olunabileceği gibi .. Şimdi açlıktan nefesi kokan bir insan nasıl sahip olabilir pembe panjurlu bir eve ve kırk yamalı elbisen varken beyaz atlı pres seni nasıl sevebilir ya da Koç'un oğlu otelinin önündeki çiçekçi kıza nasıl aşık olabilir değil mi :))))))))
Ama ben yine de dediğim gibi bu filimleri seyrederken acayip duygulanıyorum ve elimde koca bir çarşafla seyrediyorum her defasında aynı şu meksika dizilerini seyrettiğim gibi :))))))))
Geri gelmek üzere ben kaçıyorum can :))))))))
O günlerde yazılan uçları yakılmış mektupların,içlerine konan gül yapraklarını çok özlüyorum...Sevdalarımı hiç boyamadım...O günlerde de mum ışığını,ay ışığını deniz kenarındaki el ele yürüyüşleri sevdim, bu günde aynı şekilde sevmekteyim...
Bu paylaşımım izlediğim filmden etkilenip paylaşmak amaçlıdır...Bu konuda ki özlemlerim asla bitmez...Bir başka sefer diğer özlemlerimi paylaşmak üzere sevgili dotlarım...
saygım ve sevgimle...
maviler yüreğinize...
yarın umut olsun hepimize...yüreği sevgiden geçen herkese ve o sevgiyi koruyanlara selâm olsun ...
Ben de ben de çok özlüyorum...Gözlerim dolu dolu okudum msatırlarınızı, hep özlem gerilere...
Ayşe Hanım'cım kutluyorum ortak özlemlerimizi çok yalın bir dille ve akıcı bir ûslupla satırlara aktaran naif yüreğinizi...
Sevgi ve selâmlarımla...
Bende karışayım bu sıcak sohbete... Orta okula geldiğim sivasta gazozla ilk tanıştığımda. gözlerimden yaş döktü. ve gazozu ikram eden ve gören harkes katıla katıla gülmüşlerdi. Ve ikramın biriside sinemaydı. Tamer yiğitin bir filmiydi. Ve arada Tamer yiğitin canlısıda kendi filmini izliyordu. Sivas'ta askerlik yapıyormuş. Ve ne kadar hafızamı zorluyordum, o yara bere içindeki adamın yanıbaşımıza oluşuna. Ne büyük şakınlıklar yaşıyordum o günler. Ve Sivasın taşıma araçları faytonlardı. asvalta atların o nal sesleri doyumsuzdu.
Bak beni alıp nerelere götürdün.
Çok güzeldi... tebrik eder, selamlar, saygılar sunarım.
eskiler bez mendilin anlamını iyi bilirler dost...
maalesef fast food ayaküstü oldu dostluklar...
çok teşekkür ederim...
sevgili hattat şiir dostu;
Üzüldüğüm siz yaşlardaki gençlerin yaşamı zaten,sizin yaşınızda kızım var benim...ve hep gençlerin içindeyim...
bluecould tarafından 7/4/2008 11:54:50 PM zamanında düzenlenmiştir.
Evet , yine geldim sayfana can , dedim ya bende hikayeler çok diye :)))
Şimdi bu Türk filimlerinde güzel şeyler olduğu kadar oldukça anlamsız sayılabilecek şeyler de var özelliklede 12 eylül dönemi ve sonrası Türk filimlerinin saçmalıkları beni hem çok üzmüştür hem de çok gülmüşümdür .. Şimdi herkesin de bildiği gibi bu dönemde Türk Sineması büyük bir çöküş yaşadı bir takım siyasi nedenlerden dolayı ve Kemal Sunal'ın filimleri bile yasaklanmıştı hatırlarsanız ve piyasalarda korkunç bir seks filimleri ve yarı çıplak Banu Alkan ve Serpil Çakmaklı ya da Arabesk filimler gösterilmeye başlamıştı ..
Şimdi bir filimde Banu Alkan ve kocası balayına çıkarlar. ilk sabah kahvaltılarını özel yatlarında yemeye hazırlanırken kocası güverteye çıkar ve :
- "karıcım ne güzel yapmışsın domatesleri." der
Banu Alkan şuh bir bakış atarak cevap verir:
- "evet kocacığım beyaz peynirleri de çok güzel yaparım."
Şimdi bile gülmekten ölüyorum :))) Hele bazıları var ki buraya bile yazamıyorum :) Can, şimdilik bu kadar ama sonra tekrar gelebilirim sayfana :)) Sevgiler canım ........
Emel sayı'ın Feride adlı filmi ve söylediği şarkı uzun yıllar dillerde kalmışdı...Zeki Müren,Müzeyyen Senar gibi değerli sanat hocaları...
Türk Sanat Müziği sanatçısı Semahat Özdenses (95) vefat etti. Özdenses, göğüs kanseri nedeniyle bir süredir tedavi gördüğü Kartal Devlet Hastanesi'nde bu sabah hayatını kaybetti.
Bir sürü kayıplarımız var...İşte sanatçı geride bıraktıklarınla ve sanatınla gündemde olmalı...Birde günümüze bakalım<<yakalarsam mucuk mucuk>> gerçi O şarkıyıda söylene saygımız var elbet...Filmler,şarkılar vediği mesajlar kadardır diyenlerdenim...
Yılanların öcü,susuz yaz,boş çerçeve,karlı dağdaki aşk ve niceleri...
İlk televizyonla karşılaştığımız yıllar ve o yıllardaki dizi filmler;uzay yolu,kaçak,yukarıdakiler,aşağıdakiler,köle izaura...
ahhhhhh ahhhhhh o günle...lise yıllarım 12 eylül öncesi arkadaşlıklarımız...okuduğumuz kitaplar ve amaçlarımızihedeflerimiz vardı...Neyse onlarıda ayrıca paylaşacağım...
bluecould tarafından 7/4/2008 7:12:04 PM zamanında düzenlenmiştir.
İçindeki o güzel özlemler asla bitmesin senin ...
Keşkeli sözleri hiç sevmiyorum ama yine de diyorum çünkü ben de bazı şeylerin özlemini çok çekiyorum ...
Ben küçükken 13 yaşıma kadar bir kasabada yaşadım , yedi kardeş ve iki anne ve bir babayla iki göz odalı bir evde .. Hikayem çok uzun ama ben sadece sinemalarla ilgili bir kaç çift laf edeyim dedim :) Memur ailesi olduğumuz için bizlerin her şeyi planlıydı yani haftanın bir günü hamama iki günüde sinemaya giderdik . Sinemaya bir kadınlar matinesine giderdik bir de babamla bütün aile geceleyin yazlık sinemaya giderdik ve dolayısiyla ben eskideki bilumum siyah beyaz filimleri hatta hint filimlerini bile ezbere biliyorum hele kadınlar matinesinde filim serederken hani esas kızla esas oğlan seyirciyi kabız edercesine öpücüğü son sahneye saklarlar ya biz de büyük bir heyecanla onu beklerdik ne zaman öpecek diye ama tam o sahne geldiğinde annelerimden sağlı sollu kafama inen ellerden ben yine göremezdim o sahneleri , ama ne gıcık olurdum bir bilsen :)) Can , ben en iyisi burda kendime sansür koyayım yoksa valla sabaha kadar yazarım ben :)))
Canımsın benim , gerçekten de çok güzeldi yazın kaybettiklerimizin adına ve yaşatılması gerekenler adına , kutluyorum seni Nayşe :))))
Aslında en çok türk halkını yansıtan filmlerdi onlar.
Halkın içinden halkın acılarını, sevinçlerini anlatan.
Sanırım başkalarını suçlamak insana kolay geliyor sorun bu.
Hani kimse elini taşın altına koymuyor.
dediğiniz gibi "uzaylılar gelmedi" ama
ben anladım ki " bizler uzaylılaştık". çünkü
çevremizi, başkalarını anlamayı unuttuk.
İlk seyrettiğim siyah-beyaz sinema filmim,'Bir lokma ekmek karabiber' ben sinemayı,beyaz perdeyi bu filmle tanıdım.Köyden henüz gelmiş bir çocuk için,değerine baha biçilmezdi..Diğerleri takipetti sonra..Hayat o zamanlar daha dingindi.Tempo bu kadar yüksek değildi.Tadılan şeylere aynı anda zaman ayırıp doymak mümkündü.Hayatımız kalabalıklaşıp,devir hızlandıkça aslında hayatın dışına atılmamızda hızlandı.Şimdiki gençler bu anlamda daha şanssız.Onları sanal alem kuşatmış durumda.İst.dan henüz arkadaşımın çocukları geldi lise ve ortaokul öğrencileri.Sokakta her rastladığım ağacı çaktırmadan sordum.Çam dahil tek bir ağaç tanımadılar.Yüreğim sızladı.Müsade istedi ve yine kafelerine döndüler.Acıdım çocuklara..Ben sizin araladığınız kapıdan baktığımda ençok özlediğim şey.O günün parka şarkıları,ne hoş N.Karabözekl,Emel Sayınlı,Zeki Mürenli şarkılar olurdu...Hele mektuplar..Mektup deyince içim sızlar!..Hep saklıyorum.Bir gün birini yayımlamak isterim sansürsüz.Mektup,hayatımızın en anlamlı iletişim aracıydı..Ortaokul ikinci sınıfta kitabımın arasında bulmuştum ilk mektubu ve anlayamamıştım.Sınıfın iki köylü çocuğundan biriydim.Derslerdeki başarım mektup yazdırmayı gerektirmiş olmalı.Onun dışında diğer çocuklara fark atacak yönüm yoktu...Neler geçmedi içimden.Beni ilk farkeden.Fen Hocam Zuhal ÖZGÜR Hanımefendi nerede şimdi kim bile...Ruhuma teşne oldu yazınız.Çok güzeldi yürekten kutladım efendim.Selam,saygı...
Bir ara dalga geçerdik bu tür eski filmlerle ve anımsamazdık o eski şarkıların dahi sevdayı, sevgiliyi nasıl anlattığını..
Bir bahar akşamı rastladım size......şarkıda sevgiliye ''siz'' diye hitap ediyor...sevgi ve saygı bu işte...
İyi ki bu yazıyı yazıp paylaşmışsınız sevgili yazar.
Sevgiyle.