Çöl ve Cehennem İçimde Ses Ağıtları 8Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Çok ölüm var orda binlerce tekrar ile
Sanatsal bir acı, sarılmış bir beyaza...
11
Şedd makamında ağıtlar düşüyor dillere Dünyanın dibinden arşın çanlarında çınlıyor ahlar Uğultulardan dökülüyor gök ve bağrından yıldızlar düşüyor vurularak Her şeyin ilki sonu oluvermiş Sağ kalan okullarda sınıflar boş, sıralar boş, kalemler açılmamış, defterler yazılmamış vurulmuş yerlerde yatıyorlar nurla... Tahtada hayat bilgisi başlamadan bitmiş, ilk ders son ders oluvermiş, -Sınıf duvarlarında dört mevsim ölüvermiş...- Hüznün yerini matem alıyor bu incinmiş mevsimin Gömülüyor sessizliğin içine ağıtlar Çocuklar, fırçalarını henüz batıramadan sulu boyalara Resim defterlerine kasvet ve korku akıyor çizilmeden Öl(dürül)müş renkler ile ecel siyahı natürmort bir utanç eseri çıkıyor ortaya Yıkık sokaklarda, duvarlara rastgele serpilmiş kan… Ölür mü çöl? Ölür Ya kum? Ya şehirler, ölmüş müdür evler? Öldürülmüş duvarlardan düşüyor masallar Öldürülmüş fotoğraflar ve içindeki hayatlar -Sokaklarda ölü mevsimler!..- Bir vahşet resitali, bir utanç manifestosu Işığın formunda tenlerde semitik lekeler açılıyor Eller, göğe bakan avuçlar halinde kan kırmızısı Gördük, siyahın da karasına vardık Vardık karadan da kara ölümlere Onların yüzleri rengarenk kara, ölüm rengi yüzlerinde Diller, gözler, sesler kapkara... Unutmuş İbrahimi temalar; sevgiyi, merhameti ve bizim Tanrı’yı!.. Orada köleler, onları yüceltiyor, kutsuyor Köle olmaktan mutlu kara bir bedevi, kara elleriyle parıldayan bir tacı tutarken Memento Mori’yi fısıldıyor, kötülük tanrısının kulaklarına Biliyor bedevi, bu tanrı sayıca çok Bu tanrı birden fazla Tanrılar da biliyor köleler birden fazla Tanrılar sahte, kör ve sağır, kalpsiz Ölüm rengi yüzlerinde, yüzleri ölüm her birinin Kalpsiz yaşıyorlar, dipdiri, taptaze Öldürdükçe yayılıyor, öldürdükçe canlanıyor, öldürdükçe çoğalıyorlar... Köleler, korkak ve hain!.. Tarihi tekrarlıyor çöl Ard arda vuruluyor minik dualar Uğurlanıyor sesler arşa karışıp Uğurlanıyor kuşlar Susuyor selalar Su selası, toprak selası ve gök selası… Açlıkta çocuklar; kızlar ve oğullar Ölümün envaiçeşidi yayılıyor sahrada -‘Ölüm, daha merhametli onlardan’- diyor bir çocuk ellerinde boş kap ile açlığa gidip yine açlığa dönerken!.. -Orda, parmaklarına bomba düşmüş bir çocuk korkmuş ağlıyor!..- . . . İsyana değil, esma’da iken dil’im, çaresizce der ki; *“Ey xwedê êdî bese lo…” *Kürtçe- Musa ANTER (Newala Qesaba) |