5.7.2018 00:27:48
bazı acılar vardır ki, geçmez
öpünce geçmez
içince geçmez
illa bir sızı kalır
olmaz deme
gün olur o zehirli sarmaşık sana sarılmaktan vazgeçer
depremler iner can evine
heybetli dağlar gibi yıkılır gölgen
suyun ağıdını, taşın iniltisini duyarsın
kendi ateşini kendin harlar
yanarsın
yanarsın
duman tütmeyince ateş söndü sanırsın…
küller arasında, narı-cehennem közü kalır
terk edilmiş köylere döner yüreğin
hiç bir orman kuytusu barındırmaz yetim yalnızlığını
kimse girmez sınırlarından içeri
hiçbir silah son mermi diye namlusuna sürmez seni
yorgan gibi üstüne çeksende efkarı
şarkılar teselliye uzak kalır
rüzgar dinince fırtına bitmez
geride tufanlar kalır
silinemeyen dövme izi gibi tenine kazıdığın…
el olur ellerin olur
onun güneş damlarken içine, sen diz boyu kara gömülürsün
dikiş tutmaz yara gibi kanar öfken
bütün albümleri boşaltır, resimleri yakarsın
kırılan camlarda yumruğun kalır
başka kadınların başka parfüm kokularıyla silmek istersin kokusunu
nafiledir her çaban
baktığın her yüzde onun yüzü,
dokunduğun her tende unun sıcaklığını duyarsın
buzul çağına döner yüreğin o buzul yataklarda
sığındığın her limanda onun izi kalır
yalnızlığın soğuk mahzenlerinde, belki çığlığımı duyar diye
şiirler yazmak istersin ona
duvağı açılacak gelin gibi el değmemiş şiirler
iğde kokulu bir köy türküsü, alır götürür seni, diyardan diyara
“ziyaret olmuş kurban istersin,
kurban bulamadım candan ileri”
kalem düşer elden
ne şiir kalır
ne şair kalır