DÜNKÜ YARINLAR

yüreğime tam şuraya tam şuraya hissedemiyorsunuz ki siz
keskin bir sızı
gelip oturdu hiç izin bile almadan

dünyanın içi cıfıt çarşısı güneş dıştan dahi sarmıyor nafile
dar zaman ahval çok kötü
bence ne zulüm olsun ne merhametsiz merhamet
sadece sadece adalet

aklımda tesbih olmuş yaşlı yıllar puslu mu puslu
ben neredeyim annem niye tutmuyor elimi
niçin
hatırımı sormuyor dünkü yarınlar
babamın mezarında yeni açmış güller olmalı şimdi

akşam olmadan daha sayın ki ikindi üzeri
fidana niyetli bir çift kara kiraz çekirdeği
rüştünü kanıtlamaya kararlı
al kırmızı çiçeği henüz içinde
girmiş koynuna toprağın
kendi isteğiyle

şehidimi örtmeyin al bayrağım sarıyor ya şimdi onun temiz tenini
dualarımda yad ediyorum bütün ecdadımı

biliyorum oğlumdan kızımdan biliyorum
bir gelişi var bir gelişi var her canın ağlayarak
dünyaya
ki
yaşamak için ağlamak şart
bir de gidişi
zaten sehpası daha geldiği günden hazır bekliyor o anı
boşuna çırpınmak boşuna ağlamak

güneşin yakan şavkı ki cehenneme har ola
rüzgarın çaylak ıslığı
bütün sukuta inat
oynuyor sürekli ademoğluyla lades dansı

ben sol böğrümden yedim acısını bilemezsiniz siz
o kızgın neşteri

sallanan gürgen koltuk belli ki işinin ehli bir konuşkan dülger işi
konuşkan diyorum çünkü usta eller konuşturmuş hünerini
üzüleceksiniz belki umursayıp da bilemem ki
o dülger sizlere ömür şimdi

ölüm var her cana doğum var sırasını bekleyen cenine bunlar dünya hali

bu nasıl ağıt ki sadece sessizlik içinde ağlıyor
çoğumuzun haşa isyankar kalbi
sen yine de bütün dualarını sessiz oku diyor içimden
sessiz bir ses
ki
inanırım o ses çoğu kez

önemli ne varsa insana dair
sözgelimi yıllarım hesap vicdan tapusu bir de hak hukuk mizanı
üstü çizilmiş
hem de ucu sivri kırmızı bir kalemle
kırmızıya dikkat et derdi
siz tanımazsınız
bir can dostum ısrarla derdi şuna buna ama
özellikle bana

emanet bir kapı tokmağı usulca vurur başucumda şimdi
yazgı ne ise o olur demişler bilirim amenna

tanrım ben neredeyim
nereye gitmiş benim yabancı yakın dostlarım
nerede benim dünkü yarınlarım