3.1.2019 20:49:44
AĞLAYAN İSTANBUL
Boğa meydanından Bahariyeye doğru yürüyorum,
Bağır bağır, bağırmak geliyor içimden.
Her adımda bir taş vuruyor ruhuma,
Kendimi bir İngiliz, bir Fransız,
Bir Amerikan caddesinde hissediyorum.
Köşede, simsiyah bir kedi, bakışları mahcup,
Parlak cam kırıntıları içinde sanki gözleri.
Çünkü, vitrinlerde yazılı bir tek Türkçeye rastlayamazsın.
Aaa! Yalnız, bir tarihi hamamı yıkmışlar,
Yerine bir beton yığını dikmişler,
Kenarına da tarihi eser diye bir yıkık duvar bırakmışlar,
Üstüne de Türkçe “tarihi eser” yazmışlar güya.
Yılbaşı dolayısıyla, Noel ağaçlarıyla süslemişler,
Işıklandırmışlar, caddeleri boydan boya.
Bilmiyorlar ki Noel baba gökyüzünden,
Kendi çocuklarına oyuncak,
Orta doğudaki Müslüman çocuklara bomba yağdırıyor.
Buranın neresi Kadıköy?
Sadece Kadıköy mü?
İstanbul’un her yanı Arapça, gavurca olmuş,
Türklüğümüz, Türkçemiz kaybolmuş.
Acaba vakit var mı? dedim kendi kendime,
İstanbul, yakılıp yıkılmadan,
Böyle sessiz sessiz ağlamayı bırakıp,
Yıldızlara şikayet ettim İstanbul’u,
Fatihin, Yavuzun İstanbul’u bu mu dedim…
Yusuf Yılmaz