hüznün göçüşü...
22.12.2018 08:02:34
[ italik ][ikiyanayasla]
çörtenlerinden sular akardı şıpır şıpır
ne ara böyle dökülmüş duvarları
üzüldüm...
omuzlarına dökülürdü sırma dertleri
çocuklarının ellerinden tutup
bayram gezmesine giderdi yağmur altı
sırtında eski der bir mont
üç kuruşluk insanların küçümsemesine aldırış etmeden
cebinden peçeteye sardığı ekmeği çıkartıp
çocuklarına yedirirdi samimi ve kanaatkar bir ilgi ile...
iskemlesi tahtadan ve yüzüğü de bakırdandı
sadece ama sadece
çocuklarının gözlerine bakarken çok güçlüydü
geri kalmışlıkları arkasına ip ile bağlamış gibi
ağır ve sendeli bir yürüyüşü vardı
misafirliği bitince çocuklarının ellerinden tuttu
hissetmişti bir şeyleri
ağır ve sükun dolu adımlar ile sımsıkı bir hisle tuttu ellerini yavrularının
kıyı boyunca yürüyüp tek akrabası olan ablasına geldi
bıraktı yavrularını geleceğim dedi sızı yüklü ama güçlü durmaya gayret gösteren bir çınar gibi
rüzgar vurdukça çatırdayan köklerine rağmen
salınarak aşağı indi soğuk merdivenlerden
kıyıya yürüdü
sonsuz maviliklere doğru
su üstünde yürümeye çalışmıştı belki
kim bilir
ama nefesini kıyıda bırakmak zorunda kalmıştı son kez...
can-i