28.4.2017 16:10:53
Ben inceden başlayım sen de al yavaş yavaş
Bu akşam efkârıma olur musun arkadaş
Yaz gelmiş çiçek açmış bizim yaylanın başı
Ne zaman kuruyacak ander gözümün yaşı
Kışında yaprak dökmez karayemiş ağacı
Ömrümü mekân tuttu tatlar içinde acı
Güneş vurur eritir dağ başında karları
Olsam da cennet kuşu dolaşsam Kaçkarları
Duman aradan kalksa görsem kara uşağı
Çay çiçeği toplasam çiçekliden aşağı
Acı suyun yolunda yine kurulmuş paglar
Yukarda Hoşmer taşı tüm vadiyi kucaklar
Sağımda kuşlar uçar solumda kelebekler
Duman tütmez bacalar sahiplerini bekler
Kapısından asılmış eski evin kukarı
Çobanlar türkü söyler nuskaliden yukarı
Taş duvarların yükü yıllarca olmuş kambur
Paslanmış rutubetten ocaktaki gilambur
Hiç durmadan çoğaldı zamansız düşen aklar
Yok oldu birer birer toprak damlı konaklar
Terk edilmiş kokuyor mezarların havası
Eski yerinde durmuş muğlamanın tavası
Arada bir yokluyor özlem dolu ataklar
Sanki kuş tuyu gibi maranda ot yataklar
Ğusamın başındaki cin midir peri midir?
Yalancı dünyadaki cennetin yeri midir?
Uşaklar gurbet elde anaları ağlar da
Kaç aşık mecnun olmuş dolaşmış bu dağlarda
Her gece oralarda sabaha yürüyorum
Rüya olmasa bile hayaller kuruyorum
Ayşe Kadıoğlu Yıldız
Kurudu geçen yıldan kesilen çay çalisi
Hala çayır biçiyor köyümün ahalisi
Herkes göç etti gitti merzelerum üşiyi
Şimdi ki gençluk bilmez zimilaçi turşiyi
Eskemiler çürüdi bir çoğunda pali yok
Evler şen olsa bile ahirinda mali yok
Eskiler çok çekmişti yokluği ve zahmeti
Bu köyler hep arayi Ayşe ile Ahmet'i
Mustafa Kutlu
Sende Karedenizu, ne cuzel gezeyisun
Beyit bayit, ha boyle, şiirler yazayisun
Selamlarumu saldum, Egenun kıyusundan
Merhabalar diyurum, selamun iyisundan
(yine bir radyoaktif iyot tedavisi sonrası tecritteyim,her zamanki gibi aklımda köyüm. Sanırım hepimizin bildiği yöresel kelimeler kullanılmıştır...)