12.8.2018 21:54:48
şimdi hangi nehir kucak açar bana
hangi deniz kabul eder içimden taşan kirli şelaleyi
hangi vaha,
hangi kuyu soğutur bu kızgın çölü
kim uyandırır beni bu korkulu rüyadan
kırgınlığımdan kim öper
hangi gökyüzü avutur bu küskün serçeyi
vurduğun yerde gül bitmedi bilesin
ipi kopmuş kehribar tesbih gibi dağıldım
sıçrayarak uyandım en derin uykulardan
yokluğunun ateşini söndüremedi hiçbir okyanus
yana yana küle döndüm
sana yandığım gibi yanmadım hiç
kim yakmak istese…
kile döndüm
bir gün, elbet bir gün anlarsın vurduğun yerde gül bitmediğini
kabuk bağlamış bir yarayı nasıl kanattığını
birlikte yeşerttiğimiz bu ormanı nasıl içten içe nasıl yaktığını
rahvan atlar gibi yılkıya bırakıp
beni nasıl ölüme terk ettiğini
bir gün anlarsın tavşanın dağa…
martının denize neden küstüğünü
ayrık otu gibi kökümden budayıp
zehirli sarmaşık gibi kollarımı kestiğini
ben söylemesemde, bir bozkır rüzgarı eser saçlarında
bir türküde yada bir bozlakta dinlersin ahvalimi
çınlarım kulaklarında
bir Neşet Ertaş türküsü gibi