Kendisi Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı
Mustafa Gül, kaderin fırtınalarıyla yoğrulmuş, hayatın en sarp yamaçlarından geçerek kendi yolunu açmış bir insandır. Onun yaşamı sıradan bir hikâye değil; iradenin, direncin ve aşkın birleştiği bir destandır.
Disiplinle çelikleşmiş bir geçmişe, incelikle işlenmiş bir kalbe sahiptir. Hayatın ona sunduğu imtihanlar, onu yıkmamış; bilakis, derin bir bilgelik ve güçlü bir kalem armağan etmiştir. Mustafa Gül, acıların içinden doğan bir sabır taşı, özlemlerin içinden süzülen bir aşk nehridir.
Şair kimliği, onun varoluşunun özü gibidir. Kalemi, sıradan kelimeleri aşar; her mısrasında kaderin kırılma noktaları, aşkın yakıcı nefesi, insan ruhunun sonsuz arayışı yankılanır. Onun dizelerinde ilahi bir dokunuşun izi, dünyevi bir hasretin ateşi, bir yolcunun bitmeyen arayışı vardır. Her satır, kalbin en derin odalarında yankılanan bir çan sesi, her kelime varlığın özüne uzanan bir işarettir.
O, yalnızca bir asker değil; yalnızca bir şair de değildir. O, aynı anda hem savaşın çeliğini hem şiirin inceliğini ruhunda taşıyan ender insanlardan biridir. Kalemiyle ruhların yaralarını sarar, kalbiyle en sessiz haykırışlara tercüman olur. Onu okumak, bir şiirden fazlasını okumaktır: bir ömrün, bir mücadelenin, bir aşkın izlerini takip etmektir.
Mustafa Gül, hayata karşı tek başına dimdik duran bir dağ, aşka karşı yanıp tutuşan bir gönül, kelimelere karşı ise sınırsız bir ustadır. Onun hikâyesi, sadece okunacak değil; hissedilecek, yaşanacak, ruhta iz bırakacak bir yolculuktur.