Rüzgârı dinle, yıldızlara bak görüyor musun" Her sessizlik bir söz, her gölge bir sırdır. Duvarda yazılı olan, senin gölgenin yankısıdır duyuyor musun
Kendisi Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı
Ben, kelimelerin kıyısında yaşayan bir yolcuyum. 1976 yılının Ekim ayında bir İç Anadolu şehrinde doğdum; rüzgârın sert, toprağın bereketli, insanların içli olduğu bir şehirde. Çocukluğum taş sokaklarda, dağların sessizliğinde, radyodan yükselen eski türkülerle geçti. Yazmak, önce içimde bir sızı olarak başladı; sonra bir nefese, bir yakarışa, bir dua biçimine dönüştü.
Hayatım boyunca birçok şehirde yaşadım. Her şehir, bana ayrı bir insan, ayrı bir hikâye, ayrı bir yara bıraktı. Karadeniz’de gençlik yıllarımın masum bir aşkı kaldı; Güneydoğu Anadolu'da öğretmenlik yaptığım yıllarda ise insan kalbinin ne kadar karmaşık bir evren olduğunu öğrendim. Yaşadıklarım, kaybettiklerim, yarım kalan sevinçlerim, her biri şiirlerime sindi.
Benim için şiir, duygunun değil, varoluşun dilidir. Bir anlamda insanın kendi Tanrı’sını yaratma çabasıdır; bir aynadır, bir arayıştır. “Nihali Tarz” adını verdiğim üslubumda, mistik sembollerle insanın iç karanlığını ve aydınlığını harmanlarım. Şiirimde metafor, bir kelime değil; bir sığınaktır. Her dizede, bir iç hesaplaşmanın, bir suskun yakarışın izi vardır.
Benim için kelime, sadece anlatmak için değil, anlamak içindir. Çünkü bazen insan kendini bile bir başkasının aynasında tanır. Yazdığım her şiirde hem ben varım hem de beni şekillendiren herkes: çocukluğumun Sivas’ı, gençliğimin Gümüşhane’si, yalnızlığımın şehirleri, sesini rüzgâra bırakmış kadınlar…
Edebiyat benim için bir terapi değil, bir ibadet biçimidir. Şiir yazarken, kâinatla aynı ritimde nefes alırım. Bu yüzden dizelerimde hem acı hem huzur aynı anda bulunur. Çünkü insanın özü budur: hem eksik hem tamam, hem yaralı hem yaratıcı…
Bugün, yılların bana bıraktığı birikimle, sözü yeniden yoğurmanın derdindeyim. Her şiir, hem bir itiraf hem bir dua gibi… Ben sadece kelimeleri değil, kelimelerin ruhunu da sevmeye çalışıyorum.
Belki de bütün derdim şu cümlede gizli:
“Yazmak, unutmanın en güzel biçimidir.”