3
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
665
Okunma
Ahmet daha yirmi yaşında
Nöbet tutuyor dağlar başında.
Komutan emrediyor,
Ahmet atılıyor ileri
Görevine aşık belli.
Harfi harfine yerine getiriyor söylenenleri.
Az evvel telefonda konuştu anası ile
Yarinin yollara bakarmış gözleri.
Yüreğine hafiften bir keder yüklendi
İstirahat zamanı ya…
Bir köşeye çekildi.
Tek tek sevdiklerini,
Köyünün yeşilliklerini,
Bütün özlemini çektiklerini düşündü.
Bir şarkı dolandı hafiften diline
‘’Dağlar dağlar yol ver geçem’’
Ahmet! sesiyle irkildi birden
Nöbet zamanı gelmişti
Toparlanıp gitmeliydi hemen.
Ahmet daha yirmi yaşında
Nöbet tutuyor dağlar başında,
Günden diline doladığı şarkı hala aklında.
Yarım saat sonra bitecek nöbeti
Arkadaşlarına devredecek görevi.
Gecenin sessizliği bozuldu birden
Tam göğsünde bir acı
Ah! bile diyemedi.
Hafiften sendeledi,
Sinesine giren ikinci kurşunu bile hissetmedi,
Körpe bir fidan gibi yere devrildi.
O da körpecik bir fidan değil mi?
Ahmet daha yirmi yaşında
Vuruldu nöbet tutarken dağlar başında.
Haber ulaştırıldı yoluna bakanlara.
Nasıl dayansın ana yüreği
Yiğit yavrusunun yokluğuna.
Sustu, sustu, sustu yürekler
Anlamsız artık söylenen sözler.
Bu ne ilk ne de son değil
Torağa verildi, veriliyor
Ahmet gibi nice yiğitler.
Hepimize yetmez mi?
Şu üç günlük dünya
Dinsin artık bu öfke
Kıyılmasın canlara.
E. YAVUZ
5.0
100% (3)