1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
996
Okunma

Önceden kağıda, kaleme sarılırdım; ışığı kapatıp mısralar mırıldanırdım
Şimdiden yaşlılık mı vurdu bilmem artık; en hareketli dönemlerde sap gibi kaldık
Eskiden öyle miydi, aşklar destansı; erkekler beyefendi, kızlar hanım hanımsı
Gerçekten değişti İstanbul, suratında birkaç kırışık; hiç mi suçun yok İstanbul, sadece yüzyıl mı aşağılık
Göklerden iner başkente nisanda, nar gibi kar; yerlisi bi garip, asabi, bakışlar manidar
Yerlerden yükselir sakız, söğüt ve çam; bilmezdi sarışın tatlı kız nedir keder nedir gam
İnlerinden indi iri iri ayılar, dönüp insanlara baktılar; dediler ne garip yaratıklar, sebepsiz yere kan akıtıyorlar
Ufuktan göründü bir martı sürüsü; amaçları ne ki, bu bağırışlar, çağırışlar; bu neyin gürültüsü
Kim demiş çalışırsan iyi yerlere gelirsin; çarp suratına ve de ki “yalancının tekisin”
Verdim gençliğimi çalışıp adam olmak için; ne çalışabildim ne de olabildim adam, yaşadım, geldim bu yaşa, peki niçin
Verseydim keşke gençliğimi yar uğruna; sevseydik birbirimizi, gece gündüz öpüşseydik, ölseydim bir güzel yolunda
Boş geçti ömrüm, ne çapkınlık yaptım ne de bir dost gömdüm; ne İstanbul beni ne de ben onu gördüm
5.0
100% (1)