Çam kokusu Marmaris’ten sabah yoluna koyulup Datça’ya vardığında O da Super marketten alişveriş edip Körmen Limanı yoluna saptı Terinos artık evde oturuyordu Zeytinler bu sene de vermedi Badem ise hic yoktu Ağaçlar kurudu Bu sene otuz beş kilo zeytinyağı zor oldu Bir terslik vardı ama bunu Terinos anlayamadı Limanın bitmesine az kaldı Tam da refaha ercekti ki Bu bacak ağrısı olmasaydı Onu eve haps etti Her hafta kitaplıktan üç kitap aldı okudu ve iade etti Hayat bundan sonra bir müddet de böyle geçti Hayat Böyle işte İnsan olan doğru söz söylemeli Ruh temiz olmalı Toprak gibi Kedi tükrüğü gibi olmalı Hayat zordu Toprak adam için de böyleydi Pırlanta tacirleri için de aynı oldu Liman taşla dolduruldu Artık Marmaris rüzgarı da burada konakladı Demir attı dinlendi Terinos da bahçesinde demlendi.
Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Terinos, Datça’nın sokaklarında dolaşan yaşlı bir adamdır. 70’lerini geçmiş, hayat çizgileriyle dolmuş yüzü ve sararmış dişleriyle, zamanın izlerini derin derin taşır. Başında hep bir kasket vardır. Bu, hem onun karakterini simgeler hem de yaşadığı zamana karşı verdiği direnci. Terinos’un gözleri, deniz gibi sakin ama bir o kadar da derin bir bakışla dünyayı izler. Yaşadığı her anı, içinde saklı olan huzurlu bir kargaşayla kavrar. Kendisi bir avare gibi, hiçbir şeyle derdi olmayan, hayatı olduğu gibi kabul eden bir adamdır.
Terinos’un eşi Keliternos, ona göre tam bir Türk kadınıdır: titiz, çocuklarına her şeyden çok düşkün ve aileyi her şeyin önünde tutan biridir. Terinos, Keliternos’u hep hayatta tek önemli şey olarak görür, ama yine de içindeki özgürlük arzusunu ve sakinliğini, sık sık ona anlatmaya çalışır. Ne yazık ki Keliternos, bu derin özgürlük anlayışını pek kavrayamaz. Çünkü o, her zaman evin düzenini ve çocuklarının geleceğini düşünür.
Terinos’un en çok sevdiği şey, köpeği Tontonitos ile bahçede dolaşmak ve sahilde gün batımını izlemektir. O anlarda içindeki huzur, dışarıya taşar. Datça sokaklarında dolaşırken bazen "Zekeriya Sofrası"na uğrar. Eskiden buranın sahibi, onun eski bir dostuydu. Şimdi ise Zekeriya Sofrası el değiştirmiş ve yeni sahipleri ona yüksek fiyatlar talep etmektedir. Ancak Terinos, buna aldırmaz. Bir bakır tabağa çorbasını koydurur ve yine kendi dünyasında kaybolur.
Oğlu Timenos, Kos Adası’nda tıp okumaktadır. Terinos, oğluyla gurur duyar, fakat bir yandan da onun şark görevine gitmesi onu derinden üzüntüler. Bu yüzden Timenos’un eve dönmesini sabırsızlıkla bekler. Keliternos, evde salata ve yemeklerle süslü bir masa hazırlamaktadır, ama Terinos'un kafasında hala oğlunun geleceği düşüncesi vardır. Timenos, evin huzuru için bir umut ışığıdır, ancak Terinos’un oğlu Kos’tan döndükçe, Terinos’un kaybettiği yıllar ve gençlik hatıraları canlanır.
Terinos, bazen geçmişin derinliklerinde kaybolur. Gönlünü dinlendiren en önemli şeylerden biri, her akşam güneş batarken evinin salonundan izlediği turuncu tonlardaki gün batımını fotoğraflamaktır. Bu anlar, ona geçmişin özlemini hatırlatır. Çoğu zaman, evinde yalnızken, bu anların etkisiyle şiirler yazar. Şiirlerinde bazen huzur, bazen yalnızlık, bazen de yaşadığı yerin güzelliklerini tasvir eder. Datça ve İstanbul, onun için aynı ölçüde özel yerlerdir.
Datça’daki sokaklar ve Kairos Limanı, Terinos’a göre, insanların hayatlarını yaşadığı ama zamanla birer hatıraya dönüştüğü yerlerdir. Terinos, bu Liman’a çok fazla gelmez çünkü burada zamanın çok hızlı geçtiğini hisseder. Onun dünyasında zaman, yavaş akar. O, özgürlüğü ve huzuru kucaklayarak, her anını tadını çıkararak yaşar.
Bir gün, eski dostlarından Epiktotes’in karşısına çıkar. Ancak o gün, konuşacak çok şey yoktur. Terinos, geçmişin kırık dökük hatıralarını hatırlayarak ona “Zekeriya Sofrası”nın yeni sahiplerinden şikayet eder. Epiktotes ise hayatına devam etmekte, zamanın gidişine kapılmaktadır. Terinos, zaman zaman eski dostlarıyla bu tür sohbetler eder, ancak çok geçmeden aralarındaki konuşmalar bile ona yabancı gelir.
Bir gün, Terinos’a kardeşi kekik suyu içmesini önerir, ama o, yıllardır yaşadığı rahatlıktan ve kendi iç huzurundan vazgeçmez. O, her şeyi olduğu gibi kabul eder. İçindeki derin dünyayı sorgulamak yerine, yaşamın en doğal haline dönerek, zamanla barış yapmıştır.
Keliternos, çocuklarını senede bir okul pikniğine götürürken, Terinos evde kalır, yine bahçesinde köpeğiyle dolaşır. Her bir adımda, hayatı anlamaya çalışır. Yaşadığı yıllar içinde aldığı dersler, ona sadece sabrı ve huzuru öğretmiştir. Zaman geçtikçe, her şeyin bir anlamı olduğu ve aslında hiçbir şeyin önemi olmadığı gerçeğine varır.
Datça'nın sokaklarında yavaşça yürürken, Terinos’un aklında bir tek şey vardır: özgürlük. Ne geçmişin ağırlığı, ne de geleceğin kaygıları… Yalnızca bu anın içindeki huzur, ona yetmiştir.
Bu, Terinos’un hayatına dair kısa bir bakış. Onun karakteri, hem kendi iç yolculuğunu hem de dış dünya ile olan ilişkisini anlamayı zorlaştırsa da, aslında en derin özgürlük arzusunu yansıtır.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.