25
Yorum
41
Beğeni
5,0
Puan
3250
Okunma

Bugün çekip gitmek var ya mahpushanenin kapılarını kırarak!
Her gün artan bir özlemle isyan çıkartıp da, öyle...
Müteferrik umutlarla yola çıkıp,
kavuşmaya koşmak var ya,
varıp da seni bulamayacağımı bile bile...
Ah be Gülbahar!
Seninle gülüştüğümüz günleri öyle bir özledim ki,
dudaklarında, gözlerinde gülümsemeni görmeyi,
ellerinde o enerjini tutabilmeyi ve beni sevdiğini söylemeni...
Öyle bir özledim ki!
Dikenli aşk yollarında özlem özlem damladı hatıralar göz ucumdan.
Seni bulamadıkça dağlara, ormanlara attım kendimi eşkıya gibi...
Dağlarda ki, ormanlarda ki ıssız yürekleri özledim,
vadilerde ki kar sularını akıtan dereleri özledim.
Yıldız kaymalarında,
sana özlemimi giderecek dilekler tutmamı özledim...
Bugün dağları, ormanları, vadileri dolaş,
renksiz bir yağmuru avuçla benim için.
Sahra çölünün bir kıyısında susuz kalmış,
çatlak dudaklarında sinekler uçuşan bir çocuk bul,
su içir ona avuçlarından. O, bizim çocuğumuz olsun.
Ah Gülbahar, sığdırabilsem keşke uzanan avuçlarına
saçından topuğuna vicdana kesmiş bir dünyayı...
Ama çok vicdansızsın, çok;
Hangi geceye tutulursa ay, orada nakıs bir aşk hikayen yazılıyor...
Mutsuzluktan sızılaşan kaderlere kol kanat gerip,
Ardından bir intizarla seğirtiyorsun.
Cesaretini tutmuşken parmak uçlarında,
kemirir kuşkular yüreğini.
Kaçma Gülbahar iyilik yapmaktan...
Apansız gömülecek intizar alargaları
faydalı olmadığın düş gücenikliklerindendir...
Aklın yolu birdir.
Her gün ışığı, ışık hızıyla saplanır zamana,
sırf bu nedenle umutlar ertelenmedi beşeriyetten,
hala zindeyiz, otantikiz, güveniliriz...
5.0
100% (36)