1
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
1684
Okunma

kanımda taşıdığım mavi/yüreğimdeki okyanusları doğurmaya yetmediğinde tanıdım seni ki ne kadar sırılsıklam olursak o kadar ses/ne kadar üşürsek o kadar sevdalı olurduk/tali yol çıkmazlarında..
(...)
üşüyünce sesin/
nefesin
yüreğin, Mekke kadar dayanır ruhuma
kapatırsın bebeklerini g-özlerinin ki
saçların üşür.
nereye akacağını bilmeyen
nehirlerin
taşması gibi
tel/tel
ve kırık
ve ıslak/
sırılsıklam
saçların üşür
ve sen üşürsün
son
Ra/
geçmiş kavimlerden gelen
hiç içilmemiş kaynaklar gibi
dudakların/
üşür
ve sen üşürsün
AK/san
yıkardım ruhumu bir kere
bakıp giden
akıp giden
sarıp giden
şefkat gibi
su/yun
su-sa-dığ-ım
avuçlasam/seni
-sızlıyor-sun
-sızıyor-sun
parmak aralarından
gördüğün düşün,
kekeme olması bundan
bir dilek kuyusu gibi
gözlerin ki
adıyorum
-sana
adanıyorum
sen üşüyünce
hasretim uzadıkça uzanıyor
derinden/derine
derinden/terine
hiç gitmediğin yerleri
özlüyorsun.
yüzün/yüzüm
ellerin/ellerim
ve yankısında teninin
yokluğun kalabalık,
yokluğun kavgalı
yokluğun
buz,
meğer yanığı değilmiş suyun
yanmasıymış/yaralanması
kabuk bağlaması
usulca
sen üşüyünce..
(…)