1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1094
Okunma
“ Ömür tiyatrosunun
Bir mutluluk sena
Sadece sevda rolünü beceremedik;
Oysa her sonbaharda
Kapalı gişe oynardık
Acının tüm repliklerini...”
Üzerine yanlışlıkla bastığım acılar ifşa ediyor
Kaderimin ötresi unutulmuş hallerini.
Kıyısızlığım kendi içine göçe zorlanırken
Esmer bir geceye döküyorum yüzümü.
Hırpalanmış bir gökyüzü terk ediyor beni ilk önce.
Tek kişilik cümlenin ortasında
Kalakalıyorum öylece.
Ucuz yollu kiralık bir katil dilenirken
Şimdi anadan doğma şiirsizim.
Yanağında Cibril uyuyakalmış
Bir ayetin ıslak harflerinde
Kuruluyorum iflah olmaz günahlarımın
Cehennem ateşini.
Uykulu bir şarkının dudaklarında
Üvey bir intiharı emzirirken
Bir merdiven yalnızlığına gömülü
Kız çocuğumu öpüyorum
Kırmızı kurdelâlı öksüzlüğünden.
İçimdeki beni kaybettim,
Şimdi sen kadar kimsesizim.
Gitme bu şiirden;
Etiket fiyatı sökülmemiş gözyaşlarım
Kör bir bıçağın yalın ayak ucunda
Bir türlü kurumayı öğrenemedi.
Keza bir tabutta iki ceset taşımak
Hala cezbetmiyor beni.
Ki bu yüzden
Gırtlağıma kadar cümlesizim.
Susuz bir mezarı
Bir yarama bastığımda
Müphem yüzümde
Kıyısız bir Cehennem sulanır
Hovarda gülüşlerimin soysuz cinnetine.
Gölgesiz gecelerde boğulur
Kendi kabir azabından korkan günahlarım.
Kanadı kırık bir şarkıda uyandığımda
Yastığımın altında biriktirdiğim
Günahı boyuna bir düş ağacım
Soyunur merhametsiz gövdesinden.
Kendi suretini unutmuş bir ayna dirilir
Sağır yaralarımın cenazesinde.
Şimdi ben kadar sensizim.
Sen kadar hiçsiz.
13 Şubat 2015
İsmail Sarıgene
5.0
100% (2)