12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2066
Okunma

‘’Çok açım, üşüyorum ’’ dedi çocuk ,
Anne çaresiz göz attı dolaba
ardından tencereye,
Sana dedi ‘’hemen bir su kaynatayım,
içine azıcık bulgur azıcık salça atayım,
güzel bir çorba yapayım’.
Çocuk ne anlardı yokluktan.
ana dedi ‘’ yan evden mis gibi et kokuyor,
sen şimdi bir köfte yapsan yanına da pilav katsan’’
Bir yavruya baktı kadın bir cüzdanına,
‘’yanlış koku gelmiştir oğul o da çorba yapmıştır
sana öyle kokmuştur açlıktan,
bu soğuk kıyamet kim gider çarşıya dek,
kayar düşeriz mazaalah oluruz belden bacaktan
gel sana çorba yapayım içini ısıtayım’’
Çaresiz doydular
son kalan kırıntılarla…
‘Üşüyorum’ dedi çocuk
hem açım ana hem çok üşüyorum’.
Kırık camın önünde kerevetin üstüne uzanıp
sarıldılar birbirlerine.
Getir dedi anası ellerini
kollarımın altına ,sana bir masal anlatayım
öylece dal uykuya.
Kapat şimdi gözlerini
güneş yaksın yüzünü.
güneşe bakılmaz sakın ha açma gözlerini .
pikniğe gitmişiz sen, ben, halan bir de rahmetli baban,
Belgrat ormanına.
Börekler hazırladım akşamdan,
Sarmalar da halandan .
Baban mangal yakıyor,
koş bak yardım istiyor .
Ben şuradan ayranı yapayım
karpuzu da halana kestireyim.’’
‘Soğuk ana’’ dedi çocuk
‘’çok sıcak ‘’dedi ana
‘’Güneş bir yanda mangal bir yanda
Ne soğuğu yandım bak ben burada’’
Yavru daldı rüyaya ,
ana daha da sıkı sarıldı yavrusuna ;
Sabaha çıkarmıyız bilmem dedi içinden
Ağırlaşan gözleri kapanıverdi aniden...
Yanına almıştı kimsesizler kimsesi
Bir yanında yavrusu diğerinde eşi…