6
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
1430
Okunma

Nasıl bir aşka gebe bilinmez de gün
Biri var ki kanatlarımın altında
Öyle bir aşktır, ey! Gönlümde ki İstanbul
Gerçekte o kartpostal makamında şimdilerde
Hani ara da bul öylesini
Gerçi arada bulmak mümkün
Ama her dem derseniz, ne mümkün ey! Gönül
Eski manzaralar münazara mevzu evet
Boğaz boyu bir başka dünya yine de
Kâinata açılan pencere, tüm yozlaşmaya inat.
Nasıl bir aşka gebe bilinmez de gün
Hezarfen aşkı bir başka alem yüreklerde
İkarus’un ceddi, ilmin irfanın nöbetçisi
Akıbeti ne siz sorun ne ben kabilinden mi?
Nöbet gelir insana düşününce
Evet İstanbul kanatlarımın altında bir aşk faslı ise
Hezarfen rumuzlu bir zarftır bu inceden
Galata’dan Üsküdar’a uzanmaksa böylesi
Kim böyle bir rüyadan uyanmanın hüznünü duymaz ki?
Nasıl bir aşka gebe bilinmez de gün
Gülhane’de içilen bir demlik çay
Hangi dem bu yürek, demini almaz orda
Bir yaz günü ve öğle güneşini duymadan
Boğaza ve Marmara’ya nazır bir nokta-i nazardan
Aksinden söz etmek bir farfara ki, hangi yüreğin nağmeleri?
Yeni Cami uhrevi bir alem, kol kanat gerer insana
Avludaki güvercinlerle hukukumuz çok eski
Çamlıca’dan mehtapta seyredilen Boğaz mı?
Asırlara bedel bir cümbüşün terennümü dillerde beste.
Nasıl bir aşka gebe bilinmez de gün
Ülkemin gerdanında nadide bir mücevher
Bir inci gerdanlık ki en kıymetli halkası Sarıyer
Beyaz martılar gök kubbeyi çevreler, çerçeveler de
Serde çocukluk anıları da elbet gönlümde nefer
Telli babadan masmavi göğe serptiğimiz dualar
Bembeyaz bulutlara martılar taşır Fatihaları
Nice Fatihlere hasredilir ihlasla yüklü
Gün batımında da bir başka güzeldir Karadeniz’e karşı
Bir servi gölge verir benliğimin köşe bucağına
Bir mezar ki bu ayırır ölümü, yaşamı.
L.T.
5.0
100% (11)