இܓ EDEBİYAT DEFTERİNİN BANA DA AYIRDIĞI BU KARDAN BİLE M TER TEMİZ 52+1. SAYFAMIN ELİT ,ZARİF, NAİF ,KİBAR,SEVECEN KONUKLARI ;)) இܓ
இܓ Ben göründüğüm ve Hissettiğim yaştayım Ama nüfusuma bakıp Yaşı hesaplayıp şaşmayın... Bazen bakarın 35 veya 40 Bazen de 80 ila 99 dokuz Annem ile babam Hala çocuğum dediklerine göre Ben uslanmaz,yaramaz Afacan bir çocuğum...இܓஇܓஇܓ
Nilüfer இܓ
இܓ "Uyan Güzel" -;) இܓ Rüştü ASYALI இܓYouTube uyan güzel keloğlan ile ilgili video► 1:55► 1:55 www.youtube.com/watch?v=jX50_aqeKEg 30 Ağu 2011 - Fatih Serce tarafından yüklendi "Uyan Güzel" Keloğlan Filminden (HD KALİTE) ... hala sıkılmadan izlediğimiz yapımların başında geliyor keloğlan. bu videonun kaliteside çok ...
Ben da Ben da ...UYUMAK ta güzel ... Bugün okula getmeyecen ;) இ
இܓ Annem bana bir bebek aldı .. Yanakları al al dııı Gözleri boncuk mavisi .. Saçları kumraldııı Ben bebeğimi çok severim .. Şekerle beslerim Yaramazlık yapınca .. Kulağını çekerim Bir gün gittik attaya .. Çuku Çuku almaya Orda yolumuzu kaybettik.. Başladık ağlamaya Ordan geçen bir polis amca yolumuzu gösterdii Bundan sonra attaya gitmek yookk dediii... ;)) இܓஇܓஇܓ
இܓ DADAŞ KELOĞLAN ;) ;) -இܓ YouTube dadaş kel oğlandan ezelide ile ilgili video► 3:38► 3:38 www.youtube.com/watch?v=q-B7H5kJDPA 7 Şub 2013 - a.latif gözeler tarafından yüklendi VE YİNE ERZURUMLU TANER SOLMAZIN YAZDIĞI VE SESLENDİRDİĞİ KELOĞLAN MASALI.
♥........இܓ......♥.....
•ƸӜƷ• (((◠‿◠))) ..>’)(’<... ♥
Ve aleykûm Selâm... ♥இܓ ’’
Rabbimiz cümlemizden razı olur İnşâALLAH... ben çokkk teşekkür ederim duyarlı mesajınız için... bizimkisi nefsimizin mücadelesi...çokk değerli Kalem kelâm ehli olan insanlar OKUmuşlar YAZmışlar, bizlerde onların izlerinden gitmeye, bir nebzede olsa yanlışlıklarımızı görmeye çalışarak , doğrulara yönelme gayretindeyiz … Üstadlarımızın güzel gönüllerinin saçtığı sevgilerden yayılan ışıkları rehber edinerek sizinde dediğiniz gibi ‘’ Bilincli imanla bilgi birlesince gül aciyor ortam ‘’ ALLAH razı olsun binmukabil güzel kalpli insan …ALLAH cümlemizin yâr ve yardımcısı olsun Amin. ! Hayırlı Cum’alar… ;) ♥இܓ ’’
Veddua♥இܓ
Yüreğinize yağan tek YAĞMUR SEVGİ olsun... Ömrünüze bereket...♥இܓ ’’
♥இܓ ’’ Sevgi nedir? ;) ♥இܓ ’’
Bağlılıktır, önce ALLAHA (c.c.) ve resulune sonrada kardeşlerine ümmeti Muhammede muhabbettir!!! Bir dergahta hep birlikte tutunmaktır, itip kakmamaktır!!! ’Başına gelen her musibet sendendir’ bir bak bakalım ALLAH’IN istediği gibimi yaşıyorsun? Koy terazine tart!!! İmtihanla musibeti karıştırma!!! ’ İmtihan’ ALLAH’IN yolundan ayrılmayan, emrinden çıkmayanların tabi tutulduğu bir durumdur. Sanık olmak savcılık yapmakla birmidir? Dünya yoruldu, ummanlar kurudu bu musibettir, imtihan değil!!! Kader çizilmiştir lakin kul kaderini gittiği yolla belirler. Biz konuştuk, biz yazdık bizim muhabbetimizde hep uyarı vardı!!! Fıtrat değişmiyormuş; fikir düşkünlerininki hiç değişmiyormuş!!! Bizim davamız islam, bizim davamız kardeşlik!!! ’Biz zafer istiyorsak islam için istiyoruz’ ayırmıyoruz, bölünmüyoruz ve bölmüyoruz; ALLAHA(c.c.) dayanıyoruz!!! ’Mutlaka ALLAH(c.c.) sabredenlerle sadıklarla beraberdir’!!! Selâm ile...;) ♥இܓ
Muhabbet bağının hakikat damlaları *
.. ;) ♥இܓ ’’
♥இܓ İlâhi: Anne -Baba Duası - ;) ♥இܓ YouTube annebaba duası ilahisi YOU ile ilgili video► 4:24► 4:24 www.youtube.com/watch?v=O-bJCLrnNzM 7 Nis 2013 - Halil Öztürk tarafından yüklendi You need Adobe Flash Player to watch this video. Download it from ... İlâhi: Anne Baba Duası ... allahim sen ... Bu sayfayı 18.12.2014 tarihinde ziyaret ettiniz.
Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
yine mevla gönlü gani.. karga kuşa yem akıyor hacı bayram önü hani.. çorba aşa kim bakıyor ver gardaşım ıscak yemi.. demir almış şimdi gemi sizde olmasanız hemi.. ismet paşa kim bakıyor..
yol alırken dostum emin iyi farkı vardın demin hafif ıslak karlı zemin kuru yaşa kim bakıyor aracı az verdi mola yavruyu takındı kola üşümüşüz sağa sola tövbe haşa kim bakıyor
hakkı mutlak halkın yaşam iyi giyim iyi kuşam köpek salık bağlı paşam yerde taşa kim bakıyor bir daha ver içip şişek dünyada tek biziz eşek paran varsa karda döşek sanki kışa kim bakıyor
tipi aynı donatelli yaşı zannedersem elli işten atıldığı belli arkadaşa kim bakıyor ölmüş alman şair gothe hasretiyle ciğer sote yüzü döndürüyor öte vatandaşa kim bakıyor
kim verir beleşe tuzu pek uzatma lafı sözü günümüzde kara gözü kara kaşa kim bakıyor kendini gerekmez kasman yakışmış boynuna tasman gel gidelim mazhar osman üste başa kim bakıyor
memleketin çorbaları neyleyim pak urbaları çeviriver torbaları içe dışa kim bakıyor rüçhan alacağım rücum sabahın çorbaya hücum olacak bir işin gücün söyle boşa kim bakıyor..
*Hüseyin DemirCAN*
இܓNazar Eyle ;) – BARIŞ Manco (sous titres francais) - இܓ YouTube ► 2:32► 2:32 www.youtube.com/watch?v=KHv-4aYXyII o 31 Oca 2010 - ggggggg69 tarafından yüklendi Nazar Eyle / Le Mauvais Oeil par Baris Manco, un chanteur turc très célèbre (mort en 1999). Traduction amateur ...
இܓ Gelin tanış olalım, işi kolay tutalım; Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz இܓஇܓஇܓ
Türk halk şairlerinin tartışmasız öncüsü olan ve Türk'ün İslam'a bakışını Türk dilinin tüm sadelik ve güzelliğiyle ortaya koyan Yunus Emre, sevgiyi felsefe haline getirmiş örnek bir insan ve büyük bir şairdir. O’nun insan sevgisi ve hoşgörüyü temel alan birleştirici, bütünleştirici şiirleri yedi yüz yıldır gönüllerde hala sevgiyle yaşamasına sebep olmuştur. Ünlü halk şairimizin insanlığı ortak sevgi paydasında birleştiren bu evrensel mesajlarından yola çıkarak hayata geçirilen "Yunus Emre Oratoryosu” Projesi 2012 yılında işte bu söylemlerin verdiği hassasiyetle ve duygularla başladı. Geniş kapsamlı kültürel değişimlerin ve özgün paylaşımların, sanatın görkemli ışığında hayata geçirildiği bu muhteşem program önemli bir sanat olayı olmanın ışıltısını bu günlere taşıdı. Daha önce Newyork ve Washington ‘da düzenlenen konserlerde Rengim GÖKMEN şefliğinde izleyenlerle buluşan konserler dizisinde, Yunus Emre’nin geleceğe dönük sevgi ve barış beklentisi de müziğin dünyayı kucaklayan büyüsünde hayat buldu diyebiliriz. Özellikle Amerikalı opera sanatçılarından oluşan koronun eşliğinde Amerika’nın en önemli konser salonlarında izleyenlerle kucaklaşan ve ülkemizin topraklarından dünyanın öbür ucundaki insanlara, kültürümüzün güzelliğini ve asaletini ulaştıran konserler, Türk insanının mayasında varolan huzur, barış ve kardeşlik duygularını Amerika’ya Adnan SAYGUN’un muhteşem eseriyle taşıdı. Takvimler 2013 Haziran ayını gösterdiğinde; Yunus Emre Oratoryosunun devamı niteliğindeki Konserler dizisi, Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı TÜRKSOY'un Yirminci Yılı etkinlikleri çerçevesinde bu sefer Türkiye'de gerçekleşti. Amerikalı ünlü Şef Jonathan Griffith yönetiminde Amerika Birleşik Devletlerinin seksen farklı eyaletinden gelen yüze yakın opera sanatçısından oluşan muazzam koro, Türkiye Cumhuriyetinin üç büyük şehri olan Eskişehir, Ankara ve İstanbul’ da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Cemal Reşit Rey İstanbul Senfoni Orkestrası eşliğinde Yunus Emre’nin hümanist mesajlarını Türkçe olarak dinleyicilerle buluşturdu. Amerikalı koro, oratoryoyu Türkçe olarak söylemek için altı ay boyunca sıkı bir çalışma içerisine girdi. Bu önemli eserin hakkıyla icra edilmesi adına onlarca defa provalar yapıldı. Organizasyonun bu yılki büyük sürprizi ise iki Grammy ödüllü Amerikalı sanatçı Christopher TİN'den geldi. TÜRKSOY'un 20. Yılına İthafen Yunus Emre’nin daha önce hiç bestelenmemiş "Haktan gelen şerbeti, içtim elhamdülillah” adlı şiirini besteleyen sanatçı, bu özel besteyi TÜRKSOY'a hediye etti. Bu anlamlı hediyenin prömiyeri de böylelikle Türkiye'deki konserler de gerçekleşmiş oldu. Amerika’lı opera sanatçılarından oluşan koro, ilk olarak Ankara'da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasıyla provalar yaparak konser hazırlıklarına başladı. Bu vesileyle "tanış” olan Türk ve Amerikalı sanatçılar yıllar boyu sürecek güzel bir dostluğun ve müzikal paylaşımın ilk adımlarını Ankara’da atmış oldular. Konser günleri gelip çattığında, bu paylaşımın dönüştüğü heyecan görülmeye değerdi. Jonathan Griffith şefliğindeki koronun yapacağı konserler dizisinin ilk ayağı 3 Haziran 2013 günü Eskişehir Anadolu üniversitesi AKM Opera ve Bale Salonunda gerçekleşti. Konsere Eskişehir halkından büyük bir ilgi vardı . Çok sayıda sanatseverin heyecanla salonu doldurduğu görüldü. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Jonathan Griffith korosu arasındaki kültürel paylaşım ve diyalog, sanatın ve notaların dünyada kullanılan en önemli ortak dil olduğunu bizlere tekrar hatırlattı. bu mükemmel uyum ve çalışma yeteneği izleyiciler tarafından kuvvetli alkışlarla ödüllendirildi. Sanatçılara konser sonrasında gösterilen yoğun ilgi ve sevgi seli de görülmeye değerdi. Özellikle Amerika’lı sanatçı misafirlerimiz Yunus Emre’nin diyarı olan Eskişehir’de aylardır çalıştıkları eserleri seslendirmenin duygusallığını yoğun bir şekilde yaşadılar. Eskişehir’deki muhteşem konserden bir gün sonra , 4 Haziran 2013 tarihinde ise Oratoryo Ankara’da ikinci konserini gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Salonunda yapılan konsere de sanatseverler akın akın geldiler. Yunus Emre ruhaniyetinin kuşattığı salondaki sevgi seli, sanatın görkemli güzelliğinde bütün izleyenleri sardı. Oratoryo , Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Salonunda ilgiyle izlendi. Konser sonrasında, geceye katılan misafirler yirminci yılında böyle bir organizasyona imza atmasından dolayı TÜRKSOY’u kutlayarak konsere katılmalarının şans olduğunu dile getirdiler. Başkent Protokolünün yoğun katılımıyla taçlanan programda bir çok sanatçının ve tanınmış isimlerin bulunduğu da gözden kaçmadı. Yunus Emre Oratoryosu Konserlerinin son durağı ise 7 Haziran 2013 Günü İstanbul Cemal Reşit Rey Salonunda gerçekleşti. Konserden bir kaç gün önce İstanbul’a gelen Amerikalı Koro Sanatçıları, Türk Dünyası Belediyeler Birliği’nin de organizasyona dahil olmasıyla birlikte İstanbul’da unutulmaz anlar yaşadılar. Asya’yla Avrupa’nın birleştiği sularda yapılan Boğaz gezisinde heyecanlanan sanatçılar Sultanahmet Meydanında tarihin ve geçmişin gizemlerini keşfetmenin mutluluğunu yaşadılar. Tarihi kapalıçarşıda alışveriş eden konuklar, Türk Mutfağının şaheserleri olan Türk Yemeklerine de hayran kaldılar. İstanbul’un büyülü atmosferinden etkilenen ve bu gizemli toprakların ilham dünyalarına çok şeyler kattığını ifade eden sanatçılar, tarihi kenti bir masal diyarına benzettiler. İstanbul konseri de Eskişehir ve Ankara’da yapılan konserler gibi çok büyük bir katılımla ve ilgiyle izlendi. Cemal Reşit Rey Konser Salonunda gerçekleşen konserde , Amerikalı şef Jonathan Griffith ve korosuna Cemal Reşit Rey İstanbul Senfoni Orkestrası eşlik etti. Muazzam bir katılımın gerçekleştiği konserde, Türk Dünyasından önemli isimlerin yanı sıra Hıncal Uluç, Anjelika Akbar gibi sanat ve medya dünyasının ünlü isimleri de hazır bulundu. Türkiye’de yapılan bütün konserlerin en büyük sürprizlerinden biri de, TÜRKSOY Genel Sekreteri Düsen KASEİNOV’un sanatçı kişiliğiyle konserlere kattığı farklılık oldu. Christopher Tin'in bestesi olan "Haktan Gelen Şerbeti " adlı eserde solokeman çalan Düsen KASEİNOV üç konserde de muhteşem performansıyla izleyenleri büyüledi ve büyük hayranlık topladı. Türkiye’de yapılan bütün konserlerde solo vokaller olarak yer alan ve ülkemizi en iyi şekilde temsil eden Türk Operasının önemli solistleri : Esin Talınlı, Ferda Yetişer, Şenol Talınlı, Tuncay Kurtoğlu ‘da muhteşem performanslarıyla göz doldurdular ve ilgiyle izlendiler. İstanbul’da ki son konserden sonra, Jonathan Griffith Singers Korosu , Türkiye’de yaşadıkları anların kalplerinde silinmez izler bıraktığını ve bu izdüşümlerinin yaratıcılıklarına mutlaka en güzel şekilde yansıyacağını belirttiler. Koroda bulunan bütün sanatçılar ülkemizde yaşadıkları mutluluğu güzel paylaşımları, Türk insanının misafirperverliğini, nezaketini , sanat aşkını , TÜRKSOY’un manevi şahsında yaşadıklarını ifade ettiler. Geleceğe uzanan büyük dostlukların temelinin, sanat paylaşımlarının yer aldığı platformlarda gerçekleşmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha yaşayarak gördüklerini anlatan konuklardan ve TÜRKSOY’un düzenlediği "Yunus Emre Oratoryo”sundan geriye; Kubbede "hoş bir sada” ve "tanış” olan kalplerin izi kaldı. இܓஇܓஇܓ
இܓ SİBELUM - இܓ HALİL YILMAZ & SERKAN AYDIN இܓ - Dailymotion ... ► 4:06► 4:06 www.dailymotion.com/.../xc1uu3_halil-yilmaz-serkan-... 30 Oca 2010 Bilgi; Dışarı aktar; Ekle. Bir Şarkısın Sen'de Çayelili Halil Yılmaz ve Serkan Aydın Sibelum türküsü ile yeri ...
‘’Aklını gönlünün önünde tutuğun müddetçe yol alamazsın’’ Akıl kapısını aklı selimlik ile açık tut!!! Can tatlı ;ya canı veren onun hatrı yokmu? Kurşunları tek tek atıyorsun!!! ALLAH (c.c.)kuluna merhametlidir ,kulunu korumasını bilir, halini bilir!!! Tükenmeyen güç sahibidir !!! ‘’İnsan acziyetini bilmeli, toprak gibi olmalı kabul eden ve cömert’’ Nefis sorgulatmaz hiç birşeyi, her günaha koşturur insanı!!! Ya vicdan ya gönül ;onları dinlememektendir her pişmanlık!!! Kurtlar sofrasında kuzuyu ağırlarlarsa yemek içindir; sen hiç kurdun yoluna çıkmadığını, parçalamadığını gördünmü? Beklediğin müjdeyse eğer tevekkül et ve bekle!!! Hak etmeyi öğren!!! Hak dergahından sana vereceğini hak etmelisin!!! ‘’Buyur otur soframızdan ye iç’’ Koyunların çobanlığı değil işimiz biz zaten rahmet çeşmesiyiz, zamanın durduğu yerdeyiz!! Can isteyene can veririz yeterki insan olsun!!! İnsana sevgiyiz!!! Cümle alemde başka daha ne varki sevdadan aşktan öte? Biz aşka yürürüz, sizede hürmetle bakarız .. இܓ இܓ இܓ
Selâm ile ;) இܓ இܓ *Muhabbet bağının hakikat damlaları* இܓ
Gönlünden Hak perdesini halka açanlardır. Onlar kalemdir ,onlar kurtuluş kapısının anatarlarıdır. Hazinenin emanetçileri, haznedarlardır. Onların gözü ümmetin gözü ,onların kalbi ince ve lutufkardır. ‘’Bir yön seç kendine arada kalma’’ şekil al, suretinden çık, kalp kapılarını aç!!! Temiz hava girsin içeriye!!! Yusufun gönlünün güzelliğidir dahi yüzünün güzelliğine!!! Perde saklamak içindir, suret içindeki cevheri bilenleri bulmak içindir. ‘’Yüce ALLAH(c.c.) gizliyim, hazineyim bulunmak istedim’’ vahyiyle gönüllerin dergah olduğunu, ancak bir kulun gönlüne yönelmesiyle yol bulacağını işaret etmiştir. Arayan mutlaka bulur, bulan kavuşur, kavuşan kapıdan alınır, içeri alınan sonsuza kavuşur. ‘’Cemal ‘’isteyene çalışana mükafattır!!! Vuslat istiyorsan düş yollara ve yan aşka!!! Sakın kibre düşme!!! Bu yolda fanisin, seni diriltecek olan yine ALLAH(c.c.)!!! Acziyetini bil, kuranı kerimin hükmünden çıkma ve sadık ol !!! Doğruluktan, sabırdan şaşma!!! Mutlaka gönüllerini doğru tutanlar selamettedirler... Selâm ile இܓ
*Muhabbet bağının hakikat damlaları.*
இܓ ’’ Aksaray İçin Çal Gelin Tanış Olalım ;) இܓ ’’ - YouTube ► 8:03► 8:03 www.youtube.com/watch?v=3PdEd1SeGmE 15 Ağu 2014 - Aksaray Kültür Turizm tarafından yüklendi ya arkadaş Aksaray sadece bunlardan ibaret değil. her seferinde buralar gösteriliyor. Aksaray OZANCIKSIZ ...
இܓ Nazar, Nazar (Göz) Değmesi, Şeytanların Gösterileri, El- Latîf İsmi இܓ
இܓ El-LATÎF güzel ismin gerçek anlamını kavrayabilmek için insanın şükreden bir kul makamına ulaşması gerekir. Şükür, Allah’a (c.c.) sonsuz bir minnettarlık duygusu duyarak elindeki nimetleri başkaları ile paylaşmakla gerçekleşir. Allah’a (c.c.) asi olan bir insanın temel sorunu şükürsüzlüktür. Böyle biri, ana-babasına, ailesine, hısım ve akrabasına, mesleğine, topluma karşı da aynı veya benzer bir tavırla asi bir ruha sahiptir. Sürekli haksızlıktan, sömürüden, ayrımcılıktan, bozuk düzenden dem vurur durur. Hayatı hep şikâyetlerle ve isyanlarla geçer. Bu sözlerimizle bir Müslüman’ın hayatından memnun olması ve bozuk düzene, yanlış işlere karşı çıkmaması gerektiğini iddia etmiyoruz. Elbette İslam, dünya ve ahiret mutluluğu için çalışan bir dindir. Ahiret mutluluğu kadar dünya yaşamının huzurlu ve verimli geçmesine de önem verir. Bir Müslüman’ın mükemmele ulaşma yolunda kendinden ve toplumdan hiç memnun olmaması, sürekli eleştirel bir gözle eksikliklerini ve yanlışlarını görüp düzelterek topluma örnek olması ve toplumu etkilemesi de gerekir. Ama bir de bu işin şükür makamı vardır. Müslüman birisi üzerindeki nimetleri düşünerek Allah’ın (c.c.) lütuflarına da daima şükretmelidir. İşte bu makam ki bizi ehl-i dünya (ahiret karşısında dünyayı tercih eden) adını verdiğimiz insanlardan ayırmaktadır. “Allah kullarına büyük lütuf sahibidir (Latîf’dir). Dilediğini rızıklandırır (Şûrâ suresi, ayet 19).” Allah (c.c.) her kuluna sınırsız nimetlerle lütfetmektedir: Öyle ki Allah’ın (c.c.) üzerimizdeki nimetlerini saymaya kalksak bunda aciz kalırız. Bu nimetlere karşı Allah’ın (c.c.) bizden istediği kulluk görevleri de aslında en büyük lütuflarıdır. Öyle ki bunlar, dünya nimetleriyle kıyaslanmayacak bir değere sahiptirler. Allah’a (c.c.) bütün bu lütuflarına karşı içten bir şükür de büyük bir nimettir. İnsan asıl bu şükür nimetinin karşılığını nasıl ödeyeceği konusunda büyük bir şaşkınlık yaşar. Allah’ın (c.c.) el-Latîf güzel ismi bir başka anlam daha taşır: “Gözler O’nu göremez. O bütün gözleri görür. O Latîf’dir, Habîr’dir (En’am suresi, ayet 103).” Allah (c.c.) her şeyin künhünü bilir; en katı maddelerin, yeryüzünün bilinmeyen derinliklerin iç yüzüne vakıftır. Hiçbir şey O’na kapalı değildir. Her şey latif (şeffaf) bir cisim gibi O’nun önündedir. Gözlerin algılamaktan uzak olduğu şeyler O’nun için apaçık bir özelliğe sahiptir. Ayrıca her fiil onun iradesi ile meydana gelir. Başımıza gelen kötü işlerde bazen bizim algılayamadığımız nice hayırlı incelikler olabilir. Bunlar Allah’a (c.c.) aydındır. Allah’ın (c.c.) el-Latîf güzel isminin bu iki farklı anlamını birbirinden ayrı düşünmek doğru değildir. Bu isimle Allah’ın (c.c.) gözlerden saklı olan sayısız nimetleri düşündürülmek istenmektedir. Allah’ın (c.c.) el-Latîf güzel isminin bu ikinci anlamıyla duyu organlarından gizlenmiş yaratıklarına da işaret olunmaktadır. Melekler ve cinler bu latif varlıkların en başlıcalarıdır. “O yarattığı varlıkları bilmez mi? O Latîf’dir, Habîr’dir (Mülk suresi, ayet 14).” Cinler bizler gibi imtihana tabi tutulan varlıklardır. İnançsız olanlarına şeytan denir. İnsanlarla genellikle tek taraflı iletişime geçerler. Ona vesvese verirler. Düşüncelerini yönetebilirler. Bazı insanlar cinlerin bu vesveselerini bilinçli olarak hissederler, algılarlar. Bunlara medyum denir. Ama cinler her insana telkinde bulunabilir, bunun medyumlar dışında kimse farkında bile olmaz. Bazı televizyon programlarında sıkça sunulduğu üzere madde âleminde hiçbir sebep olmadan meydana gelen değişimler, örneğin kaşığın bükülmesi, masanın havaya kalkması, çeşitli maddelerin kesilmesi cinler aracılığı ile değil insandaki nazar gücü ile yapılır. Cinler madde âlemine pek tesir edemezler. Daha doğrusu çok zayıf tesir ederler. İnsanları korkutmak için mutfaktaki hafif eşyaları ses çıkaracak oranda titretebilirler. Bunun dışında, onları devirmek, kırmak gibi öyle yüksek bir güce sahip değillerdir. İnsan vücudundaki bazı kasları sıkarak sanki büyük bir ağırlığa ve cüsseye sahipmiş izlenimi bırakabilirler, yine bu cinden şeytanlar güya insanı boğacakmış yanılsaması da verebilirler. Yüce Allah insanı onlardan çok güçlü yaratmıştır. Bir cinni şeytanın insanları bu yolla öldürmeleri mümkün değildir. Onlar bu yollarla ancak insanları kaygılandırmayı ve korkutmayı hedefleyebilirler. Dolayısıyla bu tür sıkıntısı olan insanların panik yapmadan tüm haramlara tövbe ederek hak yola girip namaz, Kuran tilaveti ve zikir gibi ibadetlerle ruhlarını güçlendirmesi gerekir. Ruh nurla beslenir ve güçlenir. Bu ibadetler de adeta nur kaynaklarıdır. Nurlar şeytanlara zarar verir, cinni şeytanlar inatçılıklarından bu çeşit ibadetleri yapanlara musallatta ısrar etseler de o kişilerden çok kendileri büyük zararlar görürler. Cinni şeytanlara önem vermemek, ibadet yolunda ilerlemek onlardan kurtulmada en güzel yöntemdir. Ayrıca bu konularda büyük sıkıntısı olanların tasavvuf ve tarikat yoluna girerek, gerçek bir Allah dostunun rabıtası ve zikir kılıcı ile şeytanlara karşı mücadele etmesi gerekir. Nefis ve şeytanla savaş, büyük cihattır. Bu dünyaya bunun için gönderildik. Bu sınavı da kazanmak zorundayız. Kuran-ı Kerim’de Hz. Süleyman’ın cinden şeytanlara iş gördürmesi, kazanlar yaptırması mahiyetini bilemeyeceğimiz başka bir güç veya tılsımla mümkündür. İnsanda gizil güçle yanlış bir itikada da düşmemek gerekir. Çünkü inancımıza, Ehlisünnet itikadına göre insanda hiçbir güç ve kudret yoktur. Güç, kudret Allah’a (c.c.) aittir. İnsan yaptığından ettiğinden sorumlu olmakla beraber Allah’tan (c.c.) aldığı güçle, kudretle iyi veya kötü fiillerini gerçekleştirir. Allah (c.c.) iyi amellerden razıdır, kötü olanlarından razı değildir. Kul niyeti ile bu fillere sahip olmakta, dolayısıyla mesul tutulmaktadır. Bu nedenle ahrette her yaptığı fiilden sorguya çekilecektir. İnsandaki gizil güç olarak tarif edilen şeyi nazar olarak belirginleştirebiliriz. Daha doğrusu İslam terminolojisindeki nazar, insanların tarif ettiği gizil güçten başka bir şey değildir. Bir insan bakışları ile olumlu veya olumsuz şeyler yapma yeteneğine sahip olduğunun farkına varıyorsa bunu da olumsuz bir şekilde kullanıyorsa o kişi bundan mesuldür. Tabii elinden olmadan yapılan şeylerde kimse sorumlu tutulamaz. Gözleriyle insanları etkileme gücüne sahip pek çok kişi bunun farkında değillerdir. Bu özelliğe sahip olanlardan en uç noktaya ulaşanlar kaşığı bükebilir, lambayı ve aynayı çatlatabilirler. Bunlardan birisiyle ben de şahsen karşılaştım. Dolayısıyla insana da zarar verebilirler. Çünkü insanın fiziki yapısı dışında etrafını çevreleyen bir de enerji duvarı vardır. Bu zedelendiğinde ani olarak çeşitli rahatsızlıklar, hastalıklar hemen kendisini gösterebilir. Nazardan korunmak için pek göze çarpmamak, mütevazı olmak, mükemmel, güzel olan ve insanların ilgisini çeken şeyleri pek gözler önüne sermemek gerekir. İnsanlarla konuşurken, özellikle böbürleneceğimiz şeyleri dile getirirken bunların eksik yönlerini de vurgulamak nazarı bu yönlere de çekmek karşıdaki insanların bu yöndeki olumsuz enerjilerini azaltacaktır. Nazarlarını etkisiz kılacaktır. Ben nazarı hep böbürlenenlere vurulan ilahi bir tokat olarak görmüşümdür. Çünkü Allah Kuran-ı Kerim’de pek çok ayette böbürlenenleri sevmediğini belirtmektedir. Bunun yanında nazara iyi gelen ayet ve sureleri de bolca okumak; nazardan dua ile de her daim Allah’a sığınmak gerekir. Zira insanların başlarına bela ve musibet genellikle bu yolla ulaşmaktadır. Hatta nazar hadislerden de anlaşılacağı üzere pek çok ölüm olayının da bizzat nedenidir. İnsanların dikkatlerini celbeden ev, araba satın almak, özellikle erkek evladın doğması gibi durumlarda kurban kesilmesi ve insanların yemeğe davet edilmesi de nazarlardaki olumsuz enerjiyi azaltır. Böyle durumlarda en azından nazarı değeceğini sandığımız kişiye, kişilere ufak bir hediye vermek ve bu yolla ondaki veya onlardaki olumsuz enerjiyi hafifletmek yerinde bir davranıştır. Çünkü nazar dediğimiz bu olgu gücünü hasetten (kıskançlıktan) almaktadır. Onun içindir ki nazara iyi gelen surelerden olan Felak suresinde hasetçinin şerrinden Allah’a sığınılmaktadır. Hasetçi kimselere ikramda bulunmak onların gözlerindeki olumsuz enerjinin ateşini biraz da olsa düşürebilir. Şunu da unutmamak gerekir ki en sevdiğiniz dostunuz bile farkına varmadan size bir konuda haset edip göz değdirebilir. Hasedi sezdiğiniz anda bilin ki nazar da değmektedir. Hemen sözünü ettiğimiz hususlarla korunmaya bakın. Hayat her köşe başında elimize bir nimet geçtiğinde veya bir konuda başarı gösterdiğimizde bu tür bir sürprizle bizi bekleyebilir. Onun için bu musibetten her zaman kendimizi korumaya çalışalım. Allah’a sığınalım. Yine bu cinler vasıtasıyla insanda bir de altıncı his olduğu masalı yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Kuşkusuz sezgi dediğimiz bir yeti vardır. Her insanda da şu veya bu oranda bulunur. Gece rüyalarımızda ilahi bir armağan olarak gelecekle ilgili bilgiler de sunulabilir. Ruh, Allah’tan (c.c.) bir nefha (soluk) olduğu için böyle olağanüstü özelliklere sahiptir. Levh-i Mahfuz’la iletişime geçebilir. Bilindiği üzere Levh-i Mahfuz da gelmiş geçmiş herkesin ve her şeyin bütün bilgilerinin kayıtlı olduğu bir manevi alandır. Ama sözünü ettiğimiz gösterilerde genellikle birinin gizli bir yerde yazdığı şeyler açıklanır. Tabii bunun sezgi ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Sezgide bir belirsizlik, aşağı yukarı bir tahmin söz konusu iken ilgili gösterilerde gizlenen soru tıpkısı ile belirtilir. Cevabı da genellikle dosdoğru verilir. Bunda hiç kuşkusuz cinlerden yararlanılır. Böyle bir yeteneğe sahip olan kişi de medyumdur. Yani cinlerle rahatlıkla iletişim kuran birisidir. Altıncı hissi olduğu masalı ile de insanların dinden sapmasına ve itikadi bir bozukluğa düşmesine çalışılır. Başkalarının gizli bilgilerini öğrenmek istemek, zanda bulunmak, insan üstü bir güce sahip olduğunu sanmak dinde büyük günahlar içerisinde yer alır. Bu açıdan 99 Esma-i Hüsna tablosunda el-Latîf güzel isminden sonra el-Habîr güzel isminin gelmesi de çok anlamlıdır. Çünkü her şeyden ancak Allah (c.c.) haberdar olur. Bu haberi de istediği kullarına dilediği miktarda iletir. Allah’ın bazı güzel isimleri insanda güzel ahlak oluşturmayı da hedeflerler. Bu bakımdan El-Latîf güzel ismi de bu kapsamdadır. Bu güzel ismin insanda oluşturmak istediği güzel ahlak Allah’a yakışır şekilde lütufkâr, cömert olmaktır. Belki bu sayede nazar, cinni şeytanların tasallutu gibi olumsuz durumlardan da muhafaza olabiliriz. Zira Allah (c.c.) bu güzel ismi ile bütün bu konuları bizlere düşündürmektedir. El-Latîf güzel ismi ile kulun üzerine düşen görev, Allah’a (c.c.) gizli açık lütufları için şükretmek, insanlara lütufta bulunmak; O’nun en ince sırlara vakıf olduğunu, en şeffaf varlıklara hükmettiğini, bizleri de bu varlıklarla ve nazarla imtihan ettiğini bilmektir. Muhsin İyi
Kaynak Linki : http://www.meleklermekani.com/threads/latif-esmaul-husnasi-anlami-ve-fazileti.156220/
இܓ ’’ LG G3 Aktif Yanardağ 4K Fotoğraf Çekimi Projesi ;) இܓ ’’ - YouTube ► 5:12► 5:12 www.youtube.com/watch?v=MHZJLchQrtI 23 Tem 2014 - LG Türkiye tarafından yüklendi LG G3 Aktif Yanardağ 4K Fotoğraf Çekimi Projesi "Dünyanın yanan kalbine yolculuk" Hemen İnceleyin
இܓ ’’ இܓ ’’ இܓ ’’ இܓ ’’ இܓ ’’ & இܓ ’’
RİCA ederim … İLYAS Bey.. DUA ile… Selâmün aleykûm… ;) இܓ ’’
Gönlünden Hak perdesini halka açanlardır. Onlar kalemdir ,onlar kurtuluş kapısının anatarlarıdır. Hazinenin emanetçileri, haznedarlardır. Onların gözü ümmetin gözü ,onların kalbi ince ve lutufkardır. ‘’Bir yön seç kendine arada kalma’’ şekil al, suretinden çık, kalp kapılarını aç!!! Temiz hava girsin içeriye!!! Yusufun gönlünün güzelliğidir dahi yüzünün güzelliğine!!! Perde saklamak içindir, suret içindeki cevheri bilenleri bulmak içindir. ‘’Yüce ALLAH(c.c.) gizliyim, hazineyim bulunmak istedim’’ vahyiyle gönüllerin dergah olduğunu, ancak bir kulun gönlüne yönelmesiyle yol bulacağını işaret etmiştir. Arayan mutlaka bulur, bulan kavuşur, kavuşan kapıdan alınır, içeri alınan sonsuza kavuşur. ‘’Cemal ‘’isteyene çalışana mükafattır!!! Vuslat istiyorsan düş yollara ve yan aşka!!! Sakın kibre düşme!!! Bu yolda fanisin, seni diriltecek olan yine ALLAH(c.c.)!!! Acziyetini bil, kuranı kerimin hükmünden çıkma ve sadık ol !!! Doğruluktan, sabırdan şaşma!!! Mutlaka gönüllerini doğru tutanlar selamettedirler... Selâm ile இܓ
*Muhabbet bağının hakikat damlaları.*
இܓ ’’ Aksaray İçin Çal Gelin Tanış Olalım ;) இܓ ’’ - YouTube ► 8:03► 8:03 www.youtube.com/watch?v=3PdEd1SeGmE 15 Ağu 2014 - Aksaray Kültür Turizm tarafından yüklendi ya arkadaş Aksaray sadece bunlardan ibaret değil. her seferinde buralar gösteriliyor. Aksaray OZANCIKSIZ ...
இܓ Nazar, Nazar (Göz) Değmesi, Şeytanların Gösterileri, El- Latîf İsmi இܓ
இܓ El-LATÎF güzel ismin gerçek anlamını kavrayabilmek için insanın şükreden bir kul makamına ulaşması gerekir. Şükür, Allah’a (c.c.) sonsuz bir minnettarlık duygusu duyarak elindeki nimetleri başkaları ile paylaşmakla gerçekleşir. Allah’a (c.c.) asi olan bir insanın temel sorunu şükürsüzlüktür. Böyle biri, ana-babasına, ailesine, hısım ve akrabasına, mesleğine, topluma karşı da aynı veya benzer bir tavırla asi bir ruha sahiptir. Sürekli haksızlıktan, sömürüden, ayrımcılıktan, bozuk düzenden dem vurur durur. Hayatı hep şikâyetlerle ve isyanlarla geçer. Bu sözlerimizle bir Müslüman’ın hayatından memnun olması ve bozuk düzene, yanlış işlere karşı çıkmaması gerektiğini iddia etmiyoruz. Elbette İslam, dünya ve ahiret mutluluğu için çalışan bir dindir. Ahiret mutluluğu kadar dünya yaşamının huzurlu ve verimli geçmesine de önem verir. Bir Müslüman’ın mükemmele ulaşma yolunda kendinden ve toplumdan hiç memnun olmaması, sürekli eleştirel bir gözle eksikliklerini ve yanlışlarını görüp düzelterek topluma örnek olması ve toplumu etkilemesi de gerekir. Ama bir de bu işin şükür makamı vardır. Müslüman birisi üzerindeki nimetleri düşünerek Allah’ın (c.c.) lütuflarına da daima şükretmelidir. İşte bu makam ki bizi ehl-i dünya (ahiret karşısında dünyayı tercih eden) adını verdiğimiz insanlardan ayırmaktadır. “Allah kullarına büyük lütuf sahibidir (Latîf’dir). Dilediğini rızıklandırır (Şûrâ suresi, ayet 19).” Allah (c.c.) her kuluna sınırsız nimetlerle lütfetmektedir: Öyle ki Allah’ın (c.c.) üzerimizdeki nimetlerini saymaya kalksak bunda aciz kalırız. Bu nimetlere karşı Allah’ın (c.c.) bizden istediği kulluk görevleri de aslında en büyük lütuflarıdır. Öyle ki bunlar, dünya nimetleriyle kıyaslanmayacak bir değere sahiptirler. Allah’a (c.c.) bütün bu lütuflarına karşı içten bir şükür de büyük bir nimettir. İnsan asıl bu şükür nimetinin karşılığını nasıl ödeyeceği konusunda büyük bir şaşkınlık yaşar. Allah’ın (c.c.) el-Latîf güzel ismi bir başka anlam daha taşır: “Gözler O’nu göremez. O bütün gözleri görür. O Latîf’dir, Habîr’dir (En’am suresi, ayet 103).” Allah (c.c.) her şeyin künhünü bilir; en katı maddelerin, yeryüzünün bilinmeyen derinliklerin iç yüzüne vakıftır. Hiçbir şey O’na kapalı değildir. Her şey latif (şeffaf) bir cisim gibi O’nun önündedir. Gözlerin algılamaktan uzak olduğu şeyler O’nun için apaçık bir özelliğe sahiptir. Ayrıca her fiil onun iradesi ile meydana gelir. Başımıza gelen kötü işlerde bazen bizim algılayamadığımız nice hayırlı incelikler olabilir. Bunlar Allah’a (c.c.) aydındır. Allah’ın (c.c.) el-Latîf güzel isminin bu iki farklı anlamını birbirinden ayrı düşünmek doğru değildir. Bu isimle Allah’ın (c.c.) gözlerden saklı olan sayısız nimetleri düşündürülmek istenmektedir. Allah’ın (c.c.) el-Latîf güzel isminin bu ikinci anlamıyla duyu organlarından gizlenmiş yaratıklarına da işaret olunmaktadır. Melekler ve cinler bu latif varlıkların en başlıcalarıdır. “O yarattığı varlıkları bilmez mi? O Latîf’dir, Habîr’dir (Mülk suresi, ayet 14).” Cinler bizler gibi imtihana tabi tutulan varlıklardır. İnançsız olanlarına şeytan denir. İnsanlarla genellikle tek taraflı iletişime geçerler. Ona vesvese verirler. Düşüncelerini yönetebilirler. Bazı insanlar cinlerin bu vesveselerini bilinçli olarak hissederler, algılarlar. Bunlara medyum denir. Ama cinler her insana telkinde bulunabilir, bunun medyumlar dışında kimse farkında bile olmaz. Bazı televizyon programlarında sıkça sunulduğu üzere madde âleminde hiçbir sebep olmadan meydana gelen değişimler, örneğin kaşığın bükülmesi, masanın havaya kalkması, çeşitli maddelerin kesilmesi cinler aracılığı ile değil insandaki nazar gücü ile yapılır. Cinler madde âlemine pek tesir edemezler. Daha doğrusu çok zayıf tesir ederler. İnsanları korkutmak için mutfaktaki hafif eşyaları ses çıkaracak oranda titretebilirler. Bunun dışında, onları devirmek, kırmak gibi öyle yüksek bir güce sahip değillerdir. İnsan vücudundaki bazı kasları sıkarak sanki büyük bir ağırlığa ve cüsseye sahipmiş izlenimi bırakabilirler, yine bu cinden şeytanlar güya insanı boğacakmış yanılsaması da verebilirler. Yüce Allah insanı onlardan çok güçlü yaratmıştır. Bir cinni şeytanın insanları bu yolla öldürmeleri mümkün değildir. Onlar bu yollarla ancak insanları kaygılandırmayı ve korkutmayı hedefleyebilirler. Dolayısıyla bu tür sıkıntısı olan insanların panik yapmadan tüm haramlara tövbe ederek hak yola girip namaz, Kuran tilaveti ve zikir gibi ibadetlerle ruhlarını güçlendirmesi gerekir. Ruh nurla beslenir ve güçlenir. Bu ibadetler de adeta nur kaynaklarıdır. Nurlar şeytanlara zarar verir, cinni şeytanlar inatçılıklarından bu çeşit ibadetleri yapanlara musallatta ısrar etseler de o kişilerden çok kendileri büyük zararlar görürler. Cinni şeytanlara önem vermemek, ibadet yolunda ilerlemek onlardan kurtulmada en güzel yöntemdir. Ayrıca bu konularda büyük sıkıntısı olanların tasavvuf ve tarikat yoluna girerek, gerçek bir Allah dostunun rabıtası ve zikir kılıcı ile şeytanlara karşı mücadele etmesi gerekir. Nefis ve şeytanla savaş, büyük cihattır. Bu dünyaya bunun için gönderildik. Bu sınavı da kazanmak zorundayız. Kuran-ı Kerim’de Hz. Süleyman’ın cinden şeytanlara iş gördürmesi, kazanlar yaptırması mahiyetini bilemeyeceğimiz başka bir güç veya tılsımla mümkündür. İnsanda gizil güçle yanlış bir itikada da düşmemek gerekir. Çünkü inancımıza, Ehlisünnet itikadına göre insanda hiçbir güç ve kudret yoktur. Güç, kudret Allah’a (c.c.) aittir. İnsan yaptığından ettiğinden sorumlu olmakla beraber Allah’tan (c.c.) aldığı güçle, kudretle iyi veya kötü fiillerini gerçekleştirir. Allah (c.c.) iyi amellerden razıdır, kötü olanlarından razı değildir. Kul niyeti ile bu fillere sahip olmakta, dolayısıyla mesul tutulmaktadır. Bu nedenle ahrette her yaptığı fiilden sorguya çekilecektir. İnsandaki gizil güç olarak tarif edilen şeyi nazar olarak belirginleştirebiliriz. Daha doğrusu İslam terminolojisindeki nazar, insanların tarif ettiği gizil güçten başka bir şey değildir. Bir insan bakışları ile olumlu veya olumsuz şeyler yapma yeteneğine sahip olduğunun farkına varıyorsa bunu da olumsuz bir şekilde kullanıyorsa o kişi bundan mesuldür. Tabii elinden olmadan yapılan şeylerde kimse sorumlu tutulamaz. Gözleriyle insanları etkileme gücüne sahip pek çok kişi bunun farkında değillerdir. Bu özelliğe sahip olanlardan en uç noktaya ulaşanlar kaşığı bükebilir, lambayı ve aynayı çatlatabilirler. Bunlardan birisiyle ben de şahsen karşılaştım. Dolayısıyla insana da zarar verebilirler. Çünkü insanın fiziki yapısı dışında etrafını çevreleyen bir de enerji duvarı vardır. Bu zedelendiğinde ani olarak çeşitli rahatsızlıklar, hastalıklar hemen kendisini gösterebilir. Nazardan korunmak için pek göze çarpmamak, mütevazı olmak, mükemmel, güzel olan ve insanların ilgisini çeken şeyleri pek gözler önüne sermemek gerekir. İnsanlarla konuşurken, özellikle böbürleneceğimiz şeyleri dile getirirken bunların eksik yönlerini de vurgulamak nazarı bu yönlere de çekmek karşıdaki insanların bu yöndeki olumsuz enerjilerini azaltacaktır. Nazarlarını etkisiz kılacaktır. Ben nazarı hep böbürlenenlere vurulan ilahi bir tokat olarak görmüşümdür. Çünkü Allah Kuran-ı Kerim’de pek çok ayette böbürlenenleri sevmediğini belirtmektedir. Bunun yanında nazara iyi gelen ayet ve sureleri de bolca okumak; nazardan dua ile de her daim Allah’a sığınmak gerekir. Zira insanların başlarına bela ve musibet genellikle bu yolla ulaşmaktadır. Hatta nazar hadislerden de anlaşılacağı üzere pek çok ölüm olayının da bizzat nedenidir. İnsanların dikkatlerini celbeden ev, araba satın almak, özellikle erkek evladın doğması gibi durumlarda kurban kesilmesi ve insanların yemeğe davet edilmesi de nazarlardaki olumsuz enerjiyi azaltır. Böyle durumlarda en azından nazarı değeceğini sandığımız kişiye, kişilere ufak bir hediye vermek ve bu yolla ondaki veya onlardaki olumsuz enerjiyi hafifletmek yerinde bir davranıştır. Çünkü nazar dediğimiz bu olgu gücünü hasetten (kıskançlıktan) almaktadır. Onun içindir ki nazara iyi gelen surelerden olan Felak suresinde hasetçinin şerrinden Allah’a sığınılmaktadır. Hasetçi kimselere ikramda bulunmak onların gözlerindeki olumsuz enerjinin ateşini biraz da olsa düşürebilir. Şunu da unutmamak gerekir ki en sevdiğiniz dostunuz bile farkına varmadan size bir konuda haset edip göz değdirebilir. Hasedi sezdiğiniz anda bilin ki nazar da değmektedir. Hemen sözünü ettiğimiz hususlarla korunmaya bakın. Hayat her köşe başında elimize bir nimet geçtiğinde veya bir konuda başarı gösterdiğimizde bu tür bir sürprizle bizi bekleyebilir. Onun için bu musibetten her zaman kendimizi korumaya çalışalım. Allah’a sığınalım. Yine bu cinler vasıtasıyla insanda bir de altıncı his olduğu masalı yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Kuşkusuz sezgi dediğimiz bir yeti vardır. Her insanda da şu veya bu oranda bulunur. Gece rüyalarımızda ilahi bir armağan olarak gelecekle ilgili bilgiler de sunulabilir. Ruh, Allah’tan (c.c.) bir nefha (soluk) olduğu için böyle olağanüstü özelliklere sahiptir. Levh-i Mahfuz’la iletişime geçebilir. Bilindiği üzere Levh-i Mahfuz da gelmiş geçmiş herkesin ve her şeyin bütün bilgilerinin kayıtlı olduğu bir manevi alandır. Ama sözünü ettiğimiz gösterilerde genellikle birinin gizli bir yerde yazdığı şeyler açıklanır. Tabii bunun sezgi ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Sezgide bir belirsizlik, aşağı yukarı bir tahmin söz konusu iken ilgili gösterilerde gizlenen soru tıpkısı ile belirtilir. Cevabı da genellikle dosdoğru verilir. Bunda hiç kuşkusuz cinlerden yararlanılır. Böyle bir yeteneğe sahip olan kişi de medyumdur. Yani cinlerle rahatlıkla iletişim kuran birisidir. Altıncı hissi olduğu masalı ile de insanların dinden sapmasına ve itikadi bir bozukluğa düşmesine çalışılır. Başkalarının gizli bilgilerini öğrenmek istemek, zanda bulunmak, insan üstü bir güce sahip olduğunu sanmak dinde büyük günahlar içerisinde yer alır. Bu açıdan 99 Esma-i Hüsna tablosunda el-Latîf güzel isminden sonra el-Habîr güzel isminin gelmesi de çok anlamlıdır. Çünkü her şeyden ancak Allah (c.c.) haberdar olur. Bu haberi de istediği kullarına dilediği miktarda iletir. Allah’ın bazı güzel isimleri insanda güzel ahlak oluşturmayı da hedeflerler. Bu bakımdan El-Latîf güzel ismi de bu kapsamdadır. Bu güzel ismin insanda oluşturmak istediği güzel ahlak Allah’a yakışır şekilde lütufkâr, cömert olmaktır. Belki bu sayede nazar, cinni şeytanların tasallutu gibi olumsuz durumlardan da muhafaza olabiliriz. Zira Allah (c.c.) bu güzel ismi ile bütün bu konuları bizlere düşündürmektedir. El-Latîf güzel ismi ile kulun üzerine düşen görev, Allah’a (c.c.) gizli açık lütufları için şükretmek, insanlara lütufta bulunmak; O’nun en ince sırlara vakıf olduğunu, en şeffaf varlıklara hükmettiğini, bizleri de bu varlıklarla ve nazarla imtihan ettiğini bilmektir. Muhsin İyi
Kaynak Linki : http://www.meleklermekani.com/threads/latif-esmaul-husnasi-anlami-ve-fazileti.156220/
இܓ ’’ LG G3 Aktif Yanardağ 4K Fotoğraf Çekimi Projesi ;) இܓ ’’ - YouTube ► 5:12► 5:12 www.youtube.com/watch?v=MHZJLchQrtI 23 Tem 2014 - LG Türkiye tarafından yüklendi LG G3 Aktif Yanardağ 4K Fotoğraf Çekimi Projesi "Dünyanın yanan kalbine yolculuk" Hemen İnceleyin
இܓ ’’ இܓ ’’ இܓ ’’ இܓ ’’ இܓ ’’ & இܓ ’’
RİCA ederim … İLYAS Bey.. DUA ile… Selâmün aleykûm… ;) இܓ ’’
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.