0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1694
Okunma

Yuvarlak iri gözleri vardı
gözlerinin üstünde kömür siyahı
birer tutam kaşları vardı
hiç kimseyi kırmazdı
maddi durumu iyi olduğu halde
kimseye tepeden bakmazdı
sokaklardan geçerken
kapıdaki çocuklarla şakalaşır
en azından adını sorardı
harman kalkama zamanı
bi keyifli olurdu onunla karşılaşmak
çağırırdı çocukları doldururdu eteklerine buğdayı
bisküvüt alın sucuk alın derdi
en çok ta medetlerin laza takılır
KAÇ SEFER la derdi
o da on beş sefer derdi
hadi git la der takılırdı
güzel saz çalar deyişler söylerdi
köyün orta yerinde köyü doldururdu
Ağustos sıcağında
yukarı harmanlıkta biçer döverler
harmana yanaştı
garip bir durum vardı
köyün duran ağası patos yerine
harmanı biçere veriyordu
meğer harmanı bir an önce kaldırıp
gurbete gitmek istiyormuş
oturmuş dinlenirlerken
ben dedimki: gözlerin şişmiş duran emmi
açtı ayaklarını gösterdi, ayaklarım da şiş dedi
harmanı kaldırıp ALMANYA YA gidecem dedi
o zaman anladım biçer harmanda ne arar
meğer amansız bir hastalığın
pençesine düşmüş köyün duran ağası
ondan sonra hiç görmedim
ta ki sömestri tatili olacağız
şubat ayı felaket bir kış
okuldayken aldık kara haberi
gönüllerin ağası ,köyün ağası ölmüş
en çok da çocuklar ağladı üzüldü
bir kış bir kıyamet
en son görmek istediler yüzünü
kurşunlu tabuta koymuşlar meğer ağayı
zannederim kimse göremedi yüzünü
gavur ellerinde ilk kayıbımız
zaten köyün duran ağası gidince
görkemli mabetin çatısından
bir büyük parça kopmuş gibi oldu
ondan sonra köyün ne tatı ne tuzu kaldı
köyün yaşlıları
hepsi bir biir birinden değerliydi
Duran ağanın yeri de bir başkaydı
Bir kez daha rahmetle anarız
mekanı cennet olsun
nur içinde yatsın.....a.a