3
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1007
Okunma

Gece kanıyor sessizliğinde susmanın,
Dudaklarının bıçak sırtı çizgisine mıhlanıyor sükût.
Gözlerini yumup
Vagonları hasret yüklü uzun bir tren geçiriyorsun içinden,
Yolları düren.
Kavuşmanın düşünü parlatıyor yukarda ay,
Sarhoş uğultusu suların...
Ve ters yüz edilmiş bir eldiven oluyor ayrılık birden;
Ne gurbet kalıyor,
Ne hudut!..
Kocaman silgilerle siliniyor mesafeler soluğunda,
Derin bir iç geçiriş ürpertiyor geceyi.
Yıllar öncene ait bir kuş,
Hatırlatıyor neler yaşandığını zamanda.
Rüzgârın çarpıp durduğu açık bir pencereden giriyor çocukluğun;
Avlu,
Nar ağacı,
Tulumba...
Gece yanıp duruyor sessizliğinde susmanın,
Dudaklarının bıçak sırtı çizgisine mıhlanıyor sükût.
5.0
100% (3)