(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Çakma sevgilerden verilmez ödün Gelinsiz güvey ’siz yapılır düğün Yüzeysel dostluklar ömrü üç beş gün Yarınlar tuş oldu sanal âlem de..
Haklı söze ne denir? ama ne yapalım can dost gülü seviyorsak dikene eyvallah demek zorundayız çok çok güzel yerinde dizeler tebriklerimle selam saygılar.
Akıl süzgecinde sandık atıştı, Bazen küfür ile öfke yatıştı, Döndü de o yüzler, gözler tutuştu, El ele eş oldu sanal alemde.
Dost diye görünüp, içine sızan, Olursa elbette haklıdır Ozan, İki yüzlülüktür dostluğu bozan, Hakikat leş oldu sanal alemde; diyerek kutluyorum; saygılarımla.
MERHABA CAN DOSTUM ARKADAŞIM İNAN ÖZELLİKLE BÜYÜK HARFLE YAZIYORUM HELAL OLSUN SANA HELAL OLSUN ARKADAŞIM VALLA AĞZINDAN BAL DAMLAMIŞ YEMİNLE SANALDA ÇOĞU LORT OLDU NE OLDUĞUNU BİLMEDEN LORT OLMASI PAİDŞAH OLMASI ÖNEMLİ DEĞİL ÖNELİ OLAN İNSAN OLMAK İNSANCA DAVRANMAK DEĞİLMİDİR CANO İŞTE BUNU NASIL GÜZEL YAZMIŞ KALEMİN O KALEMİN HİÇ TÜKENMESİN EMİ CANO DOST ELELRİNE YÜREĞİNE SAĞLIK SEN CANSIN SEN ARKADAŞ DOSTSUN BUNU İYİ BİLENLERDENİM ARKADAŞIM SEVGİ İLE KAL
Çıkar ön planda siyaset tuzak Kalmadı ahsenlik insanlık uzak...Durak YİĞİT SİYASETİN PEŞİNDE KOŞMAKTIR APTALLIK... http://rojevakurdistan.org/index.php/yazarlar/12791
Aslında bu yazının niyeti de o zaten. Siyasete giydireceğim de konuya nasıl gireceğimi kestiremiyorum. Şimdi işin tarihçesinden şuyundan buyundan girmek, barbarlık ve uygarlık dönemlerinde hangi halkın veya kesimin veya sınıfın veya kişinin hangi halkı veya hangi kesimi veya hangi sınıfı ya da hangi kişiyi, cinsi baskıladığını, iç ettiğini, iliklerine kadar bazen sömürdüğü, bazen sevdiği daha çok yok ettiği türünden detaylara girmeye niyetim yok. Onu tarihçiler ve sosyologlar yapıyorlar ve gerçekten komik ve eğlenceli insanlar ve ayrıca oldukça ciddi olduklarını da söyleyebilirim. Ama ben ters adamım, barbarlık ve uygarlık döneminin değil yaban döneminin adamıyım ve bu bay ve bayanların önce üniversiteler tarafından sallandığını ve daha sonra da zekalarını yitirip habire salladıklarını çoğu zaman uyduruk hale gelip saçma sapan tezler ürettiğini söyleyeceğim. İşte al sana Ziya Gökalp. Büyük sosyolog büyük dilbilimci. Siyasetin kralı GELMİŞ GEÇMİŞ NİCELERİ. Niye tuhaflaştın ? Ama öyle . Yıllarca bu adamların etkisiyle yaşadı. O büyük filozof Martin Heidegger bile Hitler hayranı idi. Ya da Süleyman DEMİREL'de,,.Şöyle dedi bir söyleşide DÜN DÜNDÜR,BU GÜN BUGÜNDÜR..YADA BAŞKA DEYİMLEDEMOKRASİLERDE ÇARE TÜKENMEZ..
Bana kalırsa siyasete ilk olarak Tanrı bulaştı. Havva'yı fahişeleştirmek kimin aklına gelirdi ? Ama o bunu yaptı ve belki bunu yaparken de büyük haz aldı ve o günden bugüne siyaset ile fahişelik bazen gizli bazen açık bir şekilde beraber anıldı. Tabii işin fantezisi bir tarafa beni ilgilendiren siyasetin neden ihtiyaç haline geldiği veya neden halen ihtiyaç olarak orta yerde durduğu. Tıpkı devlet, ordu, sermaye, zihin veya modern insan gibi diğer saçma ihtiyaçların orta yerde durduğu gibi. Tarihsel biçimlenmesiyle ilgili oldukça boş bilgi ve veri olmakla birlikte bunların kesinliğiyle ilgili bir sözleme veya yazımlama yapmak saçmalık olur. Çünkü yaşam gizemdir ve hiç bir bilgi doğru veya yanlış değildir yada her bilgi hem doğru hem yanlıştır.
Kimi devletleşmeyi veya biriktirmeciliği ve dini veya şuyu buyu her ne olursa, işte siyaseti bir evirilme bir gelişme bir zorunluluk bir olmazsa olmaz süreçleri olarak algılıyor. Zaten tarih denen saçmalık budur. Ben buna aptallık diyorum. Yani bu tür ihtiyaçların ihtiyaç olarak aktüalize olmasına. Aptal insan dine, devlete, siyasete şuya buya ihtiyaç duyar. Ve kaldı ki çok ikiyüzlüce bir pazarlamacılık söz konusu. , O tamda insan arasındaki bir simsarlık siyasetidir. İşte alın size siyasetin karakterinin cuk diye oturduğu yerler ; Camiler, Kiliseler, Sinagoglar
Bu mekanlarda edilen dualar, insan ve Tanrı ilişkisi tamamen bir alış-veriş üzerine kurulu ve ibadet şekilleri de öyle. Ben on rekat namaz kıldım Tanrım bana şunu ver bunu ver, şu duamı kabul et... Ve bu çok çirkince...Ve ayrıca çok komik... Peygamberlerin kendileri pratisyen bilge oldukları halde dinler işte böyle bir zırvalığa dönmüştür ve bu siyasetin en dik alasıdır. Siz insan ile Tanrı arasına pazarlık koyarsanız diğer dinler ve insanlar arasına ne koymazsınız ki? Fitne, fesat, yıkım, savaş ve yok oluş... Anlayışın yok oluşu, ruhun yok oluşu, bedenin yok oluşu ...Ve büyük bir parçalanmışlık... İşte insan ilk kez siyaset tarafından parçalandı yada parçalanmışlığında doğan ilk şey siyaset oldu. Hangi taraftan bakarsak bakalım o parçalanmışlığı, çelişkiyi, çatışmayı, yalanı, dolanı, sömürüyü, köleliği ve özgürlük olmayan her şeyi içler acısı durumu sergilemektedir
Modern insanın tarihi siyasidir. O tamamen zihnin saçmalıklarıyla doludur. O tamamen düzmece, us'çu, mantıkçı, kozmik olmayan dolaysıyla ölü ve cansızdır. Cadı avları bu nedenle başladı, insanlar bu nedenle yakıldı, işkence edildi, sürüldü ve sapkınlaştı. Bir çok dil, kültür, topluluk, aşiret yok edildi. Ne adına ? Olmazsa olmaz siyset adına, olmazsa olmaz sınıflaşma adına ve olmazsa olmaz devletleşme, uluslaşma bilmem bilim ve sosyoloji adına. Tam bir uydurma, deli saçmalığı. İşte bunlar siyasidir, işte bunlar siyasetin tarihidir. İşte bunlar Kemalizm'in, Bonabartizm'in, Jakobenizm'in tarihidir. Modern insan tarihi ki Sümerler ile başladığı söylenir, delilik tarihidir, yoksunluk, yoksullaşma, cehalet ve gayri insaniliğin tarihidir. Aslında o büyük aptallaşmanın, kendine yabancılaşmanın belki de büyük bir bedduanın gerçekleşmesi tarihidir. Sanki birileri tarafından 'paramparça olasın' denmiştir. Ve modern insan paramparçadır. Bu asırlardır böyledir, bu yüz yıllardır böyledir. Ve gittikçe derinleşmektedir. Marx kapitalizmi betimlerken onun, insanın kendi emeğine olan yabancılaşmasının nedeni olduğunu söyler. Gerçekten kapitalist üretim ilişkileri, kişiyi emeğine yabancılaştırır. Ama mülkiyet sapkınlığından kaynaklı zihniyet, kişiyi salt emeğine değil daha da derinlemesine, kişiyi kendisine yabancılaştırmıştır. Marx yüzeyi gördü, derini değil. Ve o siyasete hizmet etmekten kendini alamadı. O mülkçülüğün varsalı olmaktan kurtulamadı.
Gardaşım bu şiirde böylesi bir ahvali çok güzel analiz etmişsin Yürekten tebrik ediyorum...Bu yazıyı düzenlerkende balkonda çay içiyordum eşimle..Senden ve senin bu şiirden bahsettim. Şu sitede senin kadar safi duru,duruşundan ödün vermeyen ikinci bir kişiyi inanki hatırlamıyorum.Sana müteşekkirim,niyemi,çok mert ve dürüstsün ödünsüzsün,oldğun gibisin.. Yukardaki yazı bir alıntı yazıdır özellikle bu güzel şiirin hakkını vermek için kopyaladım,bazı yerlerini düzenledim..Hep böyle kal aziz DOSTUM Selam saygılarımlasın
batu_41 tarafından 6/7/2014 4:35:21 PM zamanında düzenlenmiştir.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.