5
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
1301
Okunma

Yatıyor! Göğsüne hançer gibi inmiş güneş- izler,
Kıvrımlar üst-üste binmiş, ağır dehlizler.
Hareketten kısıtlı preslenmiş öylece çamur,
Yanıp- kavrulacak belki bin yıl sonra hamur...
Mertekler dost, esnemez; kırılmasınlar diye,
Anne bilmiş ikisi birbirini, biri toprak- ağaç hediye.
Gönlüne düşmüş dam üstünde sessizce hüzün,
Ağlaşıp- dururlar gece- gündüz, yazın- güzün...
Kıyısından çinko suluk sarar kiremitleri,
Gün olur erir- çöker, nice kuşun su demlikleri.
Akar ucunda lehimli, seyahat eden gökteki su,
Kiremitlerle çarpışır, aşınmaz zenginlikleri Hû...
Eklenmişler yandan, önden ardından kelepçeliler!
Tutunmak üzere çentiklerinden terlemekteler.
Kırılmış dostlar yaz sıcağında değiştirilirler,
O parçalar şanslı aslına daha tez dönüşürler...
İnsana ev; evlere dam; damlarda kırmızı kiremitler,
Kâh depo, kâh cephânelik, çoğunda insanı korur- bekler.
Sel gelir alır- götürür evi, şanssızlar engin denizdeler,
Kum örter, çamur gelir, kader bir; su çekilir,
Şehrin uzantısında karaya dönüşür, aslına çevrilir...
Kiremitler. Ahh o kiremitler, ne sıcaklar- soğuklar gördüler,
Sanma konuşmazlar; Kadir’le dillenir- söylerler.
kadiryeter Kadir Yeter. 09.4.2014 TRABZON.
Sitemizde ilk yayını: 28.7.2009
www.edebiyatdefteri.com/siir/258497/