14
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
1612
Okunma

Bir çocuk ağladı
Bir varoşun ahşap penceresinde
Gözleri uzanan dik yokuşa dayalı
İnce ince yağan yağmurun ipiydi mededi
Solgun güneşin metruk ışıkları
Işıldatan, ela gözlerini
Mahmurdu yeni uyanışında
Çelimsiz elinde memesi ve oyalı yemenisi
Bekler dururdu zavallı gelmeyen yolcuyu
Bir tomurcuk erken çatladı dalında
Yalancı bahar havalarının don vuracağını bile bile
Pembe pembe bakınırken uzaktan denizin mavisine
Yırtılırcasına bağrı
Serdi gönlünü buzulların altına
Matem tutuyordu dalları
Yanan sürgününe
Öylesine güzeldi
Narin boynu
Bir öpülesi ipek tene
Erken baharlar vuruyordu
Sol yana düşen tüm sancıları
Ya karın altında
Ya bir arının iğnesinde
Yok olacağını bile bile
Başını dönüyordu güneşe
Arnavut kaldırımları inliyordu
Kırmızı pabuçlu bir yosmanın
Kalça vuruşlarında
Bir sağa ,bir sola
Hayatı savuruşlarında
Kan damlıyordu kırmızı dudaklarından
Aldatılışlarının, emdiği boyunlarında
Varoşsal bir atıktı fahişenin son demi
Kaçsa da bitiremediği geçmişi
Koşar adım peşindeydi
Siyaha varan her bir adımda gölgesi
Şehirli olamamış
Ahşap çatılı
Kırmızı kiremitli
Tahta tarabalı
Baba evinde
Barınamamış
Ait olmayı
Hiç tadamamış
Bir erkek geliyor
Karşıdan
Yakışıklı yüzünde bin keder
Dönmüş denize sırtını
Yüzüne vuran buz ayazına kilitli
Nefreti akıtan gözleri
Öylesine zilli ki
Baharın oynak güneşi
Simsiyah saçlarında oynaşıyor
Düşen kolları yanına kederli
Kaldırımlar susuyor
Yağmur ağlıyor
Suyun saçları yerde
Dere olup akıyor
Ağlayamadıkları gençliklerinin yürek yangınında
...........................................................................EMA
5.0
100% (18)