4
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
978
Okunma

Kırmızı bir karanfil bandım ki gözyaşlarıma
Aşk şarabını damıttı toprak yıllardan
Atın rüzgârına saklanıp gittiğin bir gün
Yalın nal vuruşlarında ben ezildim toprak gibi
Ve kırılmış bir dal gibiydi gururum
İçiyorum tuz rengi suyunu kan tadında
Kanatlarına kokunu doldurup getirdiğinde rüzgâr
Dönüyorum kapı eşiğime sıratından aşkın
Özlemin yakıyor buram buram dumanın tütünce
Gözlerinde demlenip içtiğim çay kadarsın
Düş/üyorum sensiz bedenimin kirli günahlarında
Sevgimi bırakıyorum dönüşte hakka yürüdüğüm gün
Eskici bile almaya tenezzül etmezken gölgeni
Oysa bak sana nasıl tahammül edebiliyorum
Hasret başladığında tüm istasyonlar bıcak sırtıyken bize
Med ceziri oynuyoruz girişlerinde acıyla her istasyonun
Yine kayıplarda sol y/anlarım gülüşlerime inat
An/kara’nın eteklerine serpilmiş be/yaza has
Tan yeri kızıllığıyla eş/deş bir vakitte yüreğim
Dost ki muhabettine aç omuzlarına hasret başım
Döküntü gölgemi toplamaya cesaretsiz avuçlarım
Niyetsiz yapraktan düşen bir damla yaşı içiyorum
Hiroşimada ölüyorum sen çığlıklarındayken çocukların
Ve içimde g/öç duygusu kamçılanıyor zamandan egoistçe
Arafta olmak derdine çaremi ölümüm kollarımdayken
Belki çayıma katık sigarama ortak oluşunu özlüyorum
Belkide atıksın yüreğimden kadavra niyetine kimbilir
5.0
100% (3)