22
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1168
Okunma
Çocukluğumda bir Kazım amcamız vardı
Vurdum duymaz, bağı yanmaz
Sorardın söylemez, bağırırdın duymaz
Hani taş değil, somurtkan değil neşeliydi
Gülünce altın dişleri sayılırdı
Otururduk dizine masal anlatırdı şöyle böyle
Bağlardı anılarını tele bir bir
Söylenirdi peşin satanlar gibi yığınca
Bir ara yemek yapmaya başladı adını bilmeden
Bazen hışımla bazen nazikçe buyur ederdi açıkanları
Paramız olmazdı bakardık camdan öylece
Dağa yamaç olurdu da, ovaya ekin olmazdı
Kazım amca ne adamdın sen be
Aradan yıllar geçti
Boyumuzdan büyük işlere karıştık
Şehirlere ayak uydurduk
Adam olduk, büyüdük sandık
Başımız havalarda, mekan tanımaz olduk
Burnumuzdan kıl kopartmaz, iki kere iki dört etmez sandık
Nerde akşam orda sabah yaptık
Hani bazen dayak olmasa değmeyin keyfimize
Nerden buldun demeden on lirayı kaptık mı
Tabanlarımızın yazıları okunurdu
Dün doğduğum beldeye gittim
Şöyle bakındım anılara, hüzünle
Kazım amca hala vurdum duymaz, bağı yanmaz
İki kelam yaptık havadan sudan
Tazeledim çocukluk anılarımı, bir bir
Yürüdüm beldemin sokaklarından belli belirsiz
Hürmetlerimle Kazım amca
Fikret malkoç