Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
Selim Temiz
Selim Temiz

KERBELA MAHŞER YERİ

Yorum

KERBELA MAHŞER YERİ

( 3 kişi )

2

Yorum

3

Beğeni

5,0

Puan

1648

Okunma

KERBELA MAHŞER YERİ

KERBELA MAHŞER YERİ

Uğur Kepekçi
11 Kasım 2013/YENİ MESAJ GAZETESİ
Kerbela unutulmamalıdır


Tarihte yaşanan öyle olaylar vardır ki onlar unutulur, göz ardı edilir, ya da saklanmaya çalışılırsa; hem tarihe, hem Hak sahiplerine haksızlık edilmiş olur.

Şayet Kerbela’da cereyan eden ve insanlık tarihini etkileyen, belki de insanlığın yolunu kaybetmesine sebep olan hadiselere ibret nazarı ile bakılmazsa, doğruya ulaşmanın, haklı ile olmanın yolu da tıkanmış, aranılan huzura da erişilememiş olur.

Kerbela faciasından sonra, Hazreti Hüseyin (a.s.) ve O’nunla birlikte olanlara yapılanlar asırlarca saklanmaya çalışılmış, alınması gereken dersler geri planda tutulmuş, sözüm ona fitneye meydan vermemek safsatasıyla, susmak ya da taraf olmamak tercih edilmiş; böylece hak sahiplerinin hakları gasp edilmiş, Ehl-i Beyt’e zulmedenlere hoşgörü ile bakılması sağlanmıştır.

Netice olarak da Peygamberin en büyük emaneti ve ciğerparelerinin kıymeti yeterince anlaşılmamıştır.

Bugün insanlık yönünü bulmakta zorluk çekiyorsa, Ehl-i Beyt’in ortaya koyduğu Hak mücadelenin yeterince anlaşılmamasındandır. Kerbala unutulmamalı, Kerbela şehitlerinin çağlara vermek istediği mesajlar gayet iyi anlaşılmalı ki; doğruya ulaşalım ve gerçek hidayete erelim.

Kerbela’da cereyan eden olayları anlayabilmek için kısaca Kerbela öncesine bir göz atmakta fayda vardır: Yezid, babası tarafından Müslümanların başına halife tayin edildiği günden itibaren İslam’ın esası ciddi bir şekilde tehlikeye maruz kalmıştır. Muaviye, oğlu Yezid’i kendisinden sonra halife olarak tayin etmeye karar verdikten sonra böyle bir işin gerçekleşmesinden emin olmak için kendisi daha hayatta iken, oğlu Yezid’e halktan biat almak istedi ve herkesten önce kendisi, oğlu Yezid’e biat etti. Yezid Medine’nin hâkimine şöyle bir mektup yazdı: "Halkı çağırarak onlardan biat al. İlk önce Kureyş’in büyüklerinden başla; onların ilki de Hüseyin bin Ali olsun."

Çünkü Hz. Hüseyin biat etmezse hilafetinin başarısızlığa uğrayacağını o da bilmektedir.

Hz. Hüseyin’den biat almak istenince, Hz. Hüseyin (a.s) cevabında şöyle buyurdular:

"Biz, nübüvvet Ehl-i Beyt’i ve risalet madeniyiz. Yezid ise fasık, şarap içen ve adam öldüren birisidir. Benim gibi birisi onun gibi bir kimseye biat etmez..."

Hz. Hüseyin(a.s.) başka bir sözünde de şöyle buyurmuştur: "Artık İslam’la vedalaşmak gerekir; çünkü ümmet Yezit gibi bir yöneticiye duçar olmuştur." Gerçekten de Yezidin halka karşı davranışları hakkında da şöyle haberler verilmektedir: "Firavun, halkın işi hususunda ondan daha adil, yakın ve uzak insanlar hakkında ise ondan daha insaflı idi."

Samimi Müslümanlar Muaviye öldükten ve Yezit onun yerine geçtikten sonra Kur’an ve sünnet yolundan çok ciddi sapmaların olduğunu müşahede edince bu işin ancak Hz. Hüseyin Müslümanların başına geçerse düzeleceğine inandıkları için mektuplar yazarak İmam Hüseyin’i Kufe’ye davet ettiler. Onlar mektuplarında İmam (a.s.)’a şöyle yazdılar: "Biz senin yolunu bekliyoruz, kimseye biat etmemişiz, senin yolunda can vermeye hazırız, senin için onların Cuma ve cemaat namazlarına katılmıyoruz." İmam Hüseyin (a.s.), Kûfe halkının isteklerine olumlu cevap vererek, Ramazan ayının yarısında, Muslim bin Akil’i Kufe’ye gönderdi. Muslim’i Kufeye gönderdiğinde ona şöyle buyurdu: "Kufe halkının yanına git, eğer yazdıkları doğru olursa, sana kavuşmamız için bize haber gönder."

Müslim, Kufe’ye vardı. Onun Kufe’ye gelme haberi, şehirde yayılınca on iki bin kişi, diğer bir görüşe göre ise on sekiz bin kişi onun vasıtasıyla İmam Hüseyin (a.s)’a biat ettiler. Müslim, durumu Hz. Hüseyin’e bildirerek İmam’ın Kufe’ye gelmesini istedi. Ancak çeşitli sebeplerle Hz. Hüseyin’e biat edenlerin bir kısmı şehit edildi, bir kısmı korkularından dolayı, birçoğu da çıkar uğruna döndüler. Her şeye rağmen Hz. Hüseyin(a.s.) çıktığı yoldan geri dönmedi.

Ömer bin Sa’d, Aşura gününe üç gün kala, İmam Hüseyin (a.s.)’ın kafilesinin suya ulaşmaması için beş yüz süvariyi Fırat nehrini korumaları için görevlendirdi. (Bakar mısınız manzaraya; bir dünyaya yetecek Fırat nehrinden bir damla suyu bile çok gören mantık…) Muharrem ayının dokuzuncu günü Hz. Hüseyin (a.s.) ve ashabı, düşman tarafından ablukaya alındılar…

Nihayet "Aşura" günü Ömer bin Sa’d, otuz bin savaşçıyla saldırıyı başlattı. Otuz iki süvari ve kırk piyadeden oluşan Hz. Hüseyin (a.s.)’ın arkadaşları, onların saldırıları karşısında korkusuzca direnip, yiğitçe savaştılar; hem şehit verdiler ve hem de onlardan öldürdüler. Hz. Hüseyin (a.s.)’ın ashabının hepsi şehit olunca, sıra İmam (a.s.)’ın kendi ailesine geldi. O’nlar da savaş meydanına çıktılar, yiğitçe savaştıktan sonra onlar da şahadet şerbetini içtiler.

"Aşura" günü nihayet İmam Hüseyin (a.s.) da o zalimlerin eliyle feci bir şekilde şehit edildi.

Çocuklarından Ali Ekber ve Abdullah babalarının yanında şahadete erişmiş ve savaştan kurtulan İmam Zeynel Abidin (a.s) da Müslümanların dördüncü İmam’ı olmuştur.

Bizler sadece birkaç sahnesini dikkatlerinize sunmakla Kerbela faciasında yaşananlardan bir nebze vicdanlarınıza bilgiler sunduk. Kerbela insanlığın sınavı olduğunu, dünya menfaati uğruna hırsa bürünen kimselerin, ne kadar korkunç bir çehreye bürünebileceklerini siz değerli dostların idraklerine sunmak istedik. Umudumuz o dur ki hem gerekli dersler çıkarılsın, hem de O yüce şüheda Ehl-i Beyt kervanından şefaat talebinde bulunmaya bir nebze yüzümüz olsun.

Selam olsun Kerbela şehitlerine, selam olsun İmam Hüseyin (a.s.)’a!

Canlılar dans ediyor, gece gündüz demeden
Kılıfına uydurup, süt sağıyor memeden
Her kul hesap verecek, mutlak ölüm tadacak
O zaman ahir zaman, sınav verir yemeden.

Göz ardı edilenler, saklananlar serilir
Masumlar övülürken, tüm kafirler yerilir
Allah katında ilim, sınırsızdır-mutlaktır
Terazisi var şaşmaz, kul hakkı tam verilir.

Allah-Muhammed-Ali; Hüseyn’i çok severken
Allah ayet gönderdi, Ehl-i Beyt’i överken
Farz tartışılmaz iken, tartışan pis şeytandır
Yezit hiç utanmadı, dil Ali’ye söverken.

Namaz kıldı kıldırdı, Yezit dedikleri hin
Vesile kaldırıldı, Muaviye oldu din
Muaviye zalimken, Yezit tam bir kafirken
Kerbela mehşer yeri, bitmez bu nefretle kin.

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (3)

5.0

100% (3)

Kerbela mahşer yeri Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Kerbela mahşer yeri şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KERBELA MAHŞER YERİ şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
sevenol
sevenol, @sevenol
11.11.2013 12:10:17
5 puan verdi
Usta kaleme ve duyarlı bilge kaleme candan tebrikler...
Selam ve dua ile saygılar..
Nuray Ayhan
Nuray Ayhan, @nurayayhan
11.11.2013 11:50:01
5 puan verdi
İtretin Sancağı Can Hüseyin

Vakit geceden tamam olunca gün sabaha erdi
Ve bir cuma gün ortasında yanıyor sahra
bir yudum suya hasret Âl-i beyt
Tüm hüznüyle ağlıyor fırat
Resulün ciğer paresi Hüseyin
ilmin kapısı Ali’nin gözbebeği
Kerbelâ ufkuna doğan güneş

Bir yudum suya hasret
nâr içinde o nur bakışlarından dökülürken tahammül
Âşka boyanmış bir libas
dedesinin hırkası içinde
İtretin sancağı can Hüseyin
ciğerler dolusu hüzün kokar
çöl toprağı

Resûlün emaneti
böylemiydi ahde vefa
Nasıl bir iman sizde ki
dünya mı oldu cennetiniz

Nedir bu eneniz
kundaktaki bebelerden
bir yudum suyu esirgediniz
ifrada düşüp toprağın altını hiç mi düşünmediniz

Nasıl şefaat etsin size Nebi?

Yezidin nefis putu
soldurdu çölde açan gülleri
Revamıdır suya hasret bırakmak
kevsere namzetleri

Topraktan mayalanmış libası
secdede başlar can verme arefesinde ten
Teyemmümle temizlendiler
kızıl gölgesinde suyun
onuncu günüydü muharrem Hüseyin ve
yetmişiki yaveri şehadet şerbetini içti
kıydılar peygamber soyuna
oysa ki Rahmetin geldiği günlerdeydiler

Arştan arza dökülüyordu rahmet
Allahü teâlâ, birçok duaları
Aşure gününde kabul etmişti.
Hazret-i Âdem’in tevbesinin kabul olması,
Hazret-i Nuh’un tufandan kurtulması,
Hazret-i Yunus’un balığın karnından çıkması,
Hazret-i İbrahim’in ateşte yanmaması,
Hazret-i İdris’in canlı olarak göğe çıkarılması,
Hazret-i Yakub’un, oğlu Hazret-i Yusuf’a kavuşması,
Hazret-i Yusuf’un kuyudan çıkması,
Hazret-i Eyyüb’ün hastalıktan kurtulması,
Hazret-i Musa’nın Kızıldeniz’i geçmesi,
Hazret-i İsa’nın doğumu ve ölümden kurtulup,
diri olarak göğe çıkarılması

İşte böyle aşûrâydı
Rahmet bile Celâlle gelmişti
Bedeli kanla ödenmiş tüm sözler kıpkızıl toprağı ıslatırken
Fıratın gür sedası şehadete şahit

Ah Hüseyn'im vah Hüseyin'im
diye nida ederek kızıla boyadı cismini
Kâinat durdukça kapanmayacak bir sızı"su" diye kan/sız/ar
toprak su/sar kan/sıza ateş olur

Hâtem’ül Enbiyadır Âşura
İnsaf yoksunları'nın bilmediği anlamadığı
bir güneş batar bir güneş doğar
Allah nurunu tamamlar!!!
Nuray AYHAN...

Salât ve Selâm Resul’ün ve Âl-i Beyt’inin üzerine olsun!
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL