8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1123
Okunma

Toroslarda açmışım
Gözlerimi 1941 in baharında
Âşık Ömer yurdunda
Gezlevi’de,
Göksu’da çimdim yıllarca
Geyik dağları serinliğinde
Hadimi yurtluğunda,
Azığın kıtlığında,
Topal bir eşeğimiz vardı
Bizi iyi tanıyan,
Peşi sıra giderdi anam,
Boz armut çuvalının dengini
Kendi sırtına da sarar
İnerlerdi kayalıklardan.
Dökerdik çuvalları
Topraklı damlarda çul üstüne,
Karşı mahallede
Ali Efenin hongrafı (gramofon) çalar
Borulu, sahibinin sesi köpek marka
Gecenin sessizliğinde keserken nefesi
Ürgüplü Refik Başaran’ın nağmesi
“Yekte yavrum yekte”
Dolarken yüreklere
Gülüş oynaş kırılırdı
Boz armutların sapları imeceyle,
Seherden sonra pat küt
Duvaksı taşın üstünde
Ağaç tokmaklı annem çulda bağdaşlı,
Yamalı çulumuz dedemle yaşlı,
Anamın sol eli makine
Koyarken armutları,
Armutlar ağlar mıydı bilmem
Yerken sağ elli tokmakları?
Güneş acımasız, hep yakar
Kavruk yüzlü anaları,
Analar bizler için kurutur
Ezilen armutları.
Adını takan belli değil
Neden niçindir?
“Kükürt” derdi bizim köylüler
Kurutulmuş ahlata,
Denk tutulurdu değirmene
İki havayı buğday
Dört teneke kükürtle,
Yüklenirdi topal eşek sessizce
Yürürdü değirmene,
Bilirdi değirmen yolunu
Nedendir çözemedim
O yolu kestirince
Sevinir, aksakça seğirtirdi,
İnsanı gibi çileli Anadolu armudu,
Taşların arasında kavut rengi olurdu,
Sonra hamur oklava
Kızgın sacı bulurdu,
Ateşle yangın değil,
Rengi siyah olurdu.
Tüm köylü kükürtlü ekmek yerdik
Güzel bir tadı vardı,
Kumpirle şalgam ile
İyi gider de derdik,
Her yer taşla kayaydı
Diz delik, kıç yamaydı,
Ayaklar kara lastik
İlk çıktığı sıraydı,
Elde küçük bir odun
Haydi süphanekeye,
Sonra bezden bir çanta
Mektebe alfabeye…
H.İbrahim SAKARYA