11
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
1104
Okunma

galiba yavaş yavaş
ben de alışıyorum oyunun kurallarına…
ah bir tanem, nefesin çok olsun
bilsen şu an
inan kaybettim kendimi
sen ki benim canımın deva şerbeti
doyasıya içiyorum seni
belki haberin yok
serinletiyorum yanan şu kalbimi…
devrini beş geçen ibrelerde o nefes
yapmacık ve dil ucu sevdalaradır
dağlarımın yankılarından duyulan ses
söyle vefasızım, sezdin mi
bulutlarımın gölgesi
kadife dokunuşlu bir sitemdi
sen ki
hiç olmanın gerçeklerinde
kalbimden cayan bol ayazlı mevsimlerdesin
gam yüküme yenisini ekleyen
günden güne yabancılaşan buz demeksin
yan yana dağlardan başkası
kocaman bir hiç bu devranda
neyleyim
dipsiz kuyularda saklı gizem
anladım ki
çıra misali yakar çözmeye çalışanı
samimiyet
arıların ikramı bal kadar tatlı bilirdim
meğer nasıl da yanılmışım
kendine gel, durduk yere çile
neyine gerek diyor içimden yükselen ses
nitellik mi, nicellik mi hasletin
sonuçta
rakamların toprağı yağmurlara hasret
yalnızlığım
yorgunluğum nafileydi demek
bir umuttu bendeki
sıcak suya tuz kattım
şafak sökerken belki derman verecek
algıların ahtapot kollarında
vuslat bir tesadüften ibaret
çok zaman oldu toy çağlar ile hicrana
hayalde vurgun yemiş duygular
bundan böyle
suskunluğun çöllerinde yanacaklar
şimdi nerede
bin coşkulara bir sebebim
ben zaten işte bu yüzden yabanım
küllerim savruluyor her daim maziden
biraz da muammayım
süleyman misali
iki değil benim çözemediğim
mert olsan biraz, minareye kılıf hazır
bahanelerin yüzeyselliğinde
epey zamandır üşüyor şu kalbim
16.11.2012-Ahmet BOZTAŞ
5.0
100% (10)