makberde şairlerini uyuttukça Tebriz,
aşk ki ekber eder efruz efruz,

yarına eşlik edebilir,
Kebir Çölü’nün serabı,
dünü dün yapan nihaventte,
ölüm adabı,

gözlerimi kapıda bırakan eşik,
kendi cesedini taşıyan hüzün,
Babil’il Asma Bahçeleri’ne asıldı yüzüm,
safran sarısını çalıyordu insaf,
kırılmış dizelerimde yağmur kokusu,
gecenin çarşafına dolansa,
tadı ayrılıkta ağzı dudaklarım,

gündoğumlarına yetişebilmiş bir dolunay,
göğsündeki büyük kanatla,
kırıldı bir şaire,
sinemin beşiğindeki aşk,
elifin hecesinde rüya,
gözlerimi aldatır tasvirini kaybeder,
bir ilmek kaçırır müsaadesiz,
kilim olsam hani dokunsam gözlerime,
yağmurlar yetiştirdiğimde gözyaşıma,
adımın şiddetinde sağanak,
aklımı kaçırarak,
gündöndüler başımı döndüren dünya,
inandım güneşe zamansız,
küfrümü savurdu,
ömrümü teslim ettiğim rüzgar,
duasını edip tarumar,
mazinin ellerinde tütsü kokan amansız,
sadete gelen saadet umar,
uçurtmalarımın intiharı hep uçurum,
gidişinde terbiyesiz bir cesaret sezdim,
bileklerimin menziliydi aşk,

güllerde Şiraz,
gülümse hadi,
gülümse ki gül kalayım biraz,
saçlarımdan sürüklense bir ilkbahar,
sonbaharı dolaştırsa dilime,
esrik bir cümleye devrilse Hayyam,
geceye kırılsam silüetimle arap gibi,
tesbih böcekleri çekilse bir bir korkularımdan,
yüreğin yüreğimden gider,
rüzgarın alfabesine vurulur,
Hazar dalga dalga azarlama,
dilimdeki taş sekti denizinde,
yüreğim senden önce köpürdüyse,
beş taşımda kayıptı parmaklarım,
Tahran,
dalgınlıkta gözlerime tafran,
can çekişen ıslıklarımı,
gömerim ıslak ıslak gözyaşıma,
ellerimdeki kuklalar,
masalların gölgesinde oynarken,
adıyla lal olmuş her perde,
yakışıyordu aşk denen derde,
sırrımı verdiğinde,
kalemimin kurşunu,
Basra Körfezi’ne sokulmuş bir yalnızlıkla,
beni vuruyordu kıyıya,

çağırsan rüyalarımı,
göstermem yüzümü artık haziran,
gün dönsede bana telafisiyle...
haliyle kendime dönmem.