2
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1004
Okunma
Ömrü kadar gün saydığındandı asırların
varlığını yok sayması
kaç şahidi varsa hayatın
ve kaçıncı kırığından tutulduysa ay
hükme tabi
çürük bilindi
kem göze duvar
ha yok ha var
gün yüzüne bakarken
gök yüzü ağardı
kirpiklerinde tutuldukça güneş
bulutlardan aşk yağardı
ne dost ne yar
hükme tabi
çirkindi köşe bucak
ve her açıldığında kucak
erkendi
aralık sonu yahut ocak
bilse azar azar
parmak uçlarından gece nasıl da hüzün sağardı
Şimdi koridorlarında gezdiği hayatta
belki yarın belki dün olduğuna karar vermeye yeltenmediği kadar huzurluydu
susmuşken
hasılatını toplayan rüzgar kadar
esmişti
dört mevsim
kızıl saçları güneşi kıskandırdığı anlarda
yalanları yakıp dudak ucu molasında sözcüklerin
kesmişti
ustura kıvamında bakışlarıyla göğü
oysa kanatmak değildi niyeti
yanlış anlaşılmak en son hesaptı durup baktığı kanyonun yüksekliğinde
yarımları biriktirip tam yapmayı biliyordu sadece
fakat nedense hiç tam olmamıştı iki yarım
yıllardır demişti
hep yarımları tam sayarım
uçurum bakışlardan atlayıp
umutları katlayıp
sol üst cebime koyarım
demişti...
tutukluydu
sarı bir papatyanın seviyor sevmiyor masalında
çirkindi hani
saçları kızıla ödünç verilmiş
kanadı kırık içi buruktu çoğu kez
bu yüzden belki de
belki de bu yüzden
baharı yapraklar kadar seviyordu
sarı bir papatyaya tutukluluktu belki de
ve masalın gerçeğinde çoğu kez
diyetini ödemişti...
/ uçurum ba/kışların av/uçlarında
5.0
100% (5)