0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1077
Okunma
telaşımın tembelliğine vuran ayak sürümelerinde
kıvranır oldu kahrolası kararsızlığı ürkek kararlarımın
teneşire yatırılmış bekleyişlerin duygusuz küskünlüklerinde
sensizliği çalıyor saatler yine bu akşam da
üşüyen ellerimden düşüyor her tuttuğum beraberliğim
bilirim ki geri de getirmez şimdi lodoslar yitirdiklerimi
ne çok zaman oldu eskileri açıp sermeyeli ortaya
ne çok ömür ömrüme bir çentik attı da kayboldu
koşturuyor masalların cadısı her zamanki gibi odalarımda
ve sağır edercesine çınlıyor kahkahaları kulaklarımda
çok sürmez çarpar suratıma hayasızca yalan okşayışları da
görmüyor gözlerim bitişlerini kelebeklerin
iltihaplanmış bir gece yarısı korkusunda
bir sessizlik hüküm sürerken şarkılarda
yapayalnız
kimin uykularında şimdi
deli düşlerimin üstünde tüten
masum sevinçlerim
ürperen bir günün kaçışıyla güneşten
kırılıyor sana ısrarlı seslenişlerim
şirret bir inancın eline bıraktım artık dilsizliğimin izlerini
lanetleri ruhuma salan her sözün arkasından çıkıyor yüzsüzce
karanlığı aşksızlığın
saklamadın ya ellerimi içinde ellerinin
ayaza düştü sensizlikte kaybolan zavallı gecelerim
şimdi radyolarda yankılanıyor senfonileri isyanlarımın
ah sevgili! yeter…bitir artık korkularını
sıyrıl ve soyun loşluğunun kuytularından
böl kendini bana acımadan
ve içine al sensiz yaktığım bütün düşleri
nihayet ölsün içindeki bensizlik
ne var ki
büyülü akşamların sarhoşluğunda
çalıp da tütsülenmiş düşlerimi kucağımdan
bana sessizliği bıraktın
aldırmadan ardındaki yangın yerine
yitik kelimelerin içinden dökülüyor şimdi tek isteğim:
“annem! sen beni saklarsın değil mi koynunda”
atilla güler ’07