6
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1183
Okunma
yalın ayak yürüdükçe
gergin ipler üzeri
antik çağlarda çoğalıyor
keskin kılıç izleri
şaşkınlığın tecellisi
duvarlarda yankılanan çığlık sesleri...
adam
soktukca şeytanın aklına
hain düşünceleri
inatla
günahlara bata-çıka
cenneti misilliyor gözleri
kadın
kusursuzca emzirmekte zamanın gel-git izlerini
taşır keyfince sevdasının gururunu
düşmez geleceğin endişesine
masumiyet doğururken rahmi
asi kısrak oluyor birden bedeni
teri çorak iklimlerin susuzluğunda
yüzü dicle’yi anımsatır
sığınakları ise mezopotamya etekleri
teni kadife yumusaklığında
kokusu gül kurusu, beyaz zambak karışımı
kimse anlamayacak mahzenindeki suskunluğu
koynunda taşır kutsal emaneti
yersiz düşünceler salıncağında
sallar
terkettiği hayal şehrin ihanetini
ha bire bastırıyor tuzu
kanayan yüreğinin incelen yerine
ani fırtınayla koparıyor
azılı diş izlerinin iplerini
sessizce bölüyor düşlerini
alışılmışın dışında ürperen gerçekleri
asılıyor boşlukta
kırık kanatlı kuş sesleri
alnının coğrafyasında çizili kaderi
bir kaç karış mesafede duruyor
kopuk belleğinin ayak diremeleri
umudun bittiği yerlere
eşeliyor toprağın bereketini
dalgalandırıyor şuursuzca saçlarını
saçıyor umarsızca enginde
talan edilmiş ruhundan
arınan korkuları
dokuyor aşkın tezğahında yeniden
dikiyor esaretin sancağını
yenilgilerle büyüyen zaferlere
bağışlayan gözlerde tadıyor zulmün acizliğini
yoğuruyor
sevgi tohumlarını birlikteliğe
yağmur damlalarının sıcaklığında
varıyor
nefes nefese kalmışcasına
tek başına ıslanmanın keyfine...
08.03.2012
5.0
100% (8)