2
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1138
Okunma
rastgele dedi diye sandalcı
rastgele çekiyordum kürekleri
zaman avuçlarımda terliyordu
İçimde soluk resimlere,
çerçeve olmamın şaşkınlığı
dudaklarımda,
pıhtılanmış düş izlerine sıvanan
yokluğunun acısı
ve uçsuz,bucaksız sevinçsizlerde ki
acı ötesi çığlıklar
rastgele çekiyordum kürekleri dönüşsüz
mevsim güze çalıyordu
bir sandal,iki kürek
ve mum isi bulaşmış aydınlıkların
ısıtamadığı bir yürek
güz rüzgarı soğuktu,
güz rüzgarı halden anlamıyordu
ortadan ikiye bölünmüştü gökyüzü
bir yanı siyah bir yanı gri
İstanbul da senli bir akşamı anımsatıyordu
özlemlerin ayrılıklardan önce başladığı
saçma,sapan bir akşamı
güz rüzgarı
sesin gibiydi ağlama öncesi
yağdı yağacak,koptu kopacak
hep böyle oluyordu nedense anımsadıkça
bu sandal çoktan ölmüş bir gerçeğe
birazdan yeniden ağlayacak
rastgele çekiyordum kürekleri
yüzüm bir dalgınlığa değiyordu
aman dileyişlerime suskun
Tanrı evlerinde
med cezir öfkeleri vardı
ve erken yenilgilerin utancıyla
ölümsüzleştirilmiş umutlar
yüzüm bir ezan sesine değiyordu
bir kilise çanına....
rastgele çekiyordum kürekleri
adı yabancı bir kumrallık
yaslanıyordu yalnızlığıma.
bulut katili rüzgarların doyumsuzluğunda
kuruyordu güz yaşı yağmurlarım
omuzumda unutulmuş saçların uçuşuyordu
İpsiz bir uçurtmaya yuvalanmış kırlangıçlar
telaşlı kanatlarını göçe vuruyordu
gözlerim aldırmaz bakıyordu
avuç içi kadar dünyama
rastgele dedi diye sandalcı
rastgele çekiyordum kürekleri.
gözlerimin suçluluğu gitmiyordu
kaç sevdayı yitirmiştim iç savaşlarımda
dünlerim gitgide yaşlanıyordu
göç hazırlığındaydı kuşlar
göç hazırlığındaydı duygularımın
ve kuşlar bilmiyordu,
uçamadığını tanrılarının