1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
887
Okunma
havanın basıklığı
iner balyoz gibi içime
kıvranır isterik çığlıklarında bedenim
sürer gün
batar dikenleri bir bir
rahatsız sevişmelerimizin
iner içime kızaran tenin günahı
yükselir göklere yangını
ağlayan bir konçertoda
vakitsiz çağlar sesi kemanın
çalakalem yazılmış öykülerde
dillenir sessizliğim
bitmek bilmez uzunluğunda koridorların
olmayan sonunu aramak
kayıp yolların
boşuna tükenir zaman
ertelenmiş her söz
sorar hesabını şimdi suskunluğun
ve saplar zalimce iğnelerini
geçip bedenimden yüreğime
lambaların ölgün ışığına tutulmuş
bir pervane gibi
döner durur düşlerim
dört yanımda
intihar eden her kelebeğin
kanatlarından dağılır tozu
sahipsiz arzularımın
sonsuzluğa
ve ben
manastıra çekilen bir rahibenin
saklı sırrının içindeyim
eski bir kokuyla uçuşan sözlere
düşer gözlerimden
ıslaklığı bekleyişlerin
sefil hayatların içinde
kanar kurumuşluğu yaraların
yalpalayan bir bedende
sürüklenir inlemeler dirençsiz
vurulur bileklerime prangalarla
bitmeyen günleri esaretin
bağırır yüreğim avaz avaz
rast makamında
…susturmak ne mümkün
gezinir piyanonun tuşlarında
birkaç kelime
düşer gözlerime gölgeleri
ihanetinin
fırlar dışarı inine çekilmiş yalnızlığım
ve kusar olanca öfkesini
sarıp şehvetle sevdaları
itilmişliğin ilenciyle
bitmek bilmiyor saatler tımarhanelerde
ve son buluyor sadakat
artık tutku
sokaklarda başıboş
yayılıyor ruhsuz bakışlarım
sahte suratlara
benliğime bulanmış isi
işlediğin her sessiz cinayetin
çığlıkları duyulmaz suskunluğumun
ve ruhuma vurulan bir damga soğukluğun
isimsiz günlerin bilinmeyen mevsimlerinde
anlamsız birkaç kelime düşer dilimden
nihayet sona erer koridor
ve gece iner gözlerime
iyi uyuyun düşlerim
iyi uyu sevgili
iyi uyu hayat
sabaha az kaldı
atilla güler