6
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1365
Okunma

Yüklenip azığımı sırtımda gün boyu
Tuttum tek başıma dağların yolunu
Çaylardan, derelerden kenar kenar
Defne, mersin, gülpembe zakkum
Gül deyince içim kanar...
Erguvanları ardımda bırakıp,
İğne yapraklı herdem yeşil
Reçine kokan ormanları geçtim,
Vara vara vardım pınar
Başında bir ulu çınar, eğilip içtim
Çelik gibi suyundan yudum yudum...
Yaslandım bir müddet
Gölgesinde bir söğüdün
Çiçeklenmiş yaban armudu
Ahını ahlata yükledim
Dağ rüzgârlarıyla savruldu saçların
Saçların buğday başağı
Hüzün sarı sıcak, sert bir poyraz
Yaladı yüzümü, indir bayır aşağı...
Unut gülüm, beni unut
Ne akan su yerinde durur
Ne esen yel,
Hasretin nemi kendi sıcağında kurur
Yel iner ovalara
Savrulur buğday başakları
Saçların denizlerce dalga dalga...
Yapayalnız doruklarında dağların
Belli mi olur; başın döner apansız
Düşecek olursun,
Bir dal eline el olur
Düşmekten kurtulursun,
Belki bir diken batar
Sarp yamaçlarda kayalara tutunursun
Kaya bu ya; kayabilir yerinden
Düşersin, uçurumlar en derinden...
Bir yaz günü dağların yolunu tuttum
Akşama döndüm evime
Ardımda seni unuttum...
Unut gülüm, beni unut;
Umudu yağmura yükleyen bulut
Aşar gider dağları, ovaları, çölleri
Ardında suyu çekilmiş tuz gölleri
Kıyısında bir ahlat ağacı
Çakır dikenlerince yüklenir acı...
Şaban AKTAŞ
20.12.2009
Foto: Girdev Yaylası
ELMALI / ANTALYA