Eskiden olduğu kadar kalmadı Bende yazma şevki ve heyecanı; Günde birkaç şiir, yazı yazardım, Eski çamlar bardak oldu, hazanım!
Zamanlı zamansız ilham gelirdi, Kara kalem hemen dile gelirdi; Yazdığıma bazen ben de şaşardım, Eski çamlar bardak oldu, hazanım!
Çayı yudumlarken pek düşünürdüm; Arada dalarak düşler görürdüm. Coşardım, gülerdim, bazen ağlardım, Eski çamlar bardak oldu, hazanım!
Zaman, sağlık, heves geçit vermiyor; Özde çelişkiye akıl ermiyor! Menzile koşarken bile çağlardım, Eski çamlar bardak oldu, hazanım!
17.11.2011
Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Hocam ne varsa eskilerde var yine. Hani bir tabir var ya eski toprak diye. Eski şairlerin şiirlerindeki mana beni bir ayrı etkiliyor. Tebrik ederim. Sağlıcakla.
Halk edebiyatında koşma ve örneğini vermeye çalıştığınız bu eser türünde; genelde ilk dörtlük genel eserin kafiye yapısını vermek açısından bir öncü kuvvet değer taşır.En olmasada çapraz kafiye olarak başlaması şairlerimiz arasında bir gelenek yapısını almıştır.
Siz her bir dörtlüğün 3.mısrasında ortak yapılan bir kafiyelendirmeyi tercih etmişsiniz.Elbette güzel bir düşünce, ya da 4.mısrayla kafiyelendirmemiydi amacınız bilemiyorum ama her iki halde de kafiye olmuyor.
1.düşünce haliyle : yani 3.mısralar ortak hanesinde düşündüğümüzde ;
yazardım / şaşardım/ ağlardım /( görülen geçmiş zaman ) - m şahıs eki
yazardım / yaz (kök) -ar -dı( görülen geçmiş zaman ) - m. şahıs eki şaşardım /şaş (kök )-ar -dı( görülen geçmiş zaman ) - m şahıs eki ağlardım / ağla (kök)- r*dı( görülen geçmiş zaman ) - m şahıs eki çağlardım /çağla (kök) ar -dı( görülen geçmiş zaman ) - m şahıs eki
yaz (z) ile, şaş (ş) ile , ağla ( a ) ile çağla ( a ) ile bitiyor.
ağla ve çağla arasında tunç kafiye var ama bütüne sirayet etmediği için diğer ikisiyle uyumlu olmadığı için ilk halli düşünmemizin yanlış olduğunu görüyoruz.Yani şair her bir dörtlüğün 3.dizelerinde birbirine uyumlu kafiyelendirme yapmamış.
2.düşünce haliyle irdeleyelim.
Yani her dörtlüğün 3 ve dördüncü dizelerini kendi aralarında kafiyelendirdiğini düşünelim.
Bakıyoruz yine burda da bir kafiyelendirme düşünülmemiş sadece " ım " sesinin getirdiği bir ortaklık var ama o da redif niteliği taşıyor aynı sesi taşıyor olması onun kafiye olduğu anlamına gelmez.
Kökten düşünülüyor ise kafiyeler eğer kök seslerinin aynı olması yok eğer ekten düşünülüyor ise aynı ek kullanılmış olsa bile niteliğinin farklı olması gerekir kafiyede.yani bir yerde 'bir ek zaman eki olarak kullanılmış ise diğer kafiyelendirilen dizede yapım ya da çekim eki gibi farklı bir nitelikte bulunmalı. Ya da kelime olarak düşünecek olursak cinas olmalı .Ama yapı ve anlam olarak mutlaka değişik olmalı.
Anlatım olarak çok güzel olmasına rağmen yine " Eski çamlar bardak oldu " Bilindik bilinen bir sözün üstelik eserin bel kemiğini oluşturacak nitelikte sürekli tekrar edilen bir dize olarak kullanılması son derece büyük zaafiyettir düşünüyorum ki malumunuz şair söylenmeyeni, bilinmeyeni, hissedilmeyeni, duyulmayanı, duyumsanmayanı yerine getiren mucittir aynı zamanda. Bilinenin tekrarırının ne şiire, ne okuyucuya, ne de şaire hiç bir kazanımı yoktur.Bu bilinçle ele alırsak eserlerimizi daha ışık yüklü, bilgi ve duygu yüklü, çarpıcı eserler verebileceğimize dair inancım tamdır.
Efendim, kısaca başka dizelere değinmeden başka noktalara değinmeden eserin kısmen kafiye konusuna ve anlatıma değinmek istedim.Yanlışım var ise özür diliyorum.Amacım asla incitmek değil .Yani ben söylemezsem, o söylemezse başkası söylemezse kim söyleyecek.Ben de bir çok abimden azar işittim emin olun. Kaç kez hem de :)) Öyle böyle değil vallahi. Ama biliyordum ki benim iyiliğim için söylenmiş, benim kendimi geliştirmem için o kadar zahmete girilmiş.Lütfen sizde yanlış anlamayın bütün iyi niyetimle yazdığıma inanın.
Eserinizi kutluyor nicelerini okumayı diliyorum.Selam ve hürmetlerimle.
Rahmetli bir Müslüman Hintli olup, Türk Dili ile alâkası yoktur. Şiirlerini Türkçeye çevirenlerin hatasıdır ÇAM yerine CAM yazmış olmak! İlgi ve bilgilerinizi rica ederek bu gereksiz polemiğe bir nokta koymak isterim. Hoş ve esen kalınız.
Muhammed İkbal (1873 - 1938), Hindistanlı şair, filozof ve politikacıdır. Şiirleri çağdaş Urdu ve Fars edebiyatının en önemli yapıtlarındadır. Allâme İkbal olarak da bilinir. Hindistan'daki Müslümanların bağımsızlık mücadelesine ilk defa dile getiren kişidir. 1873'de Pakistan'ın Pencap eyaletine bağlı Siyalkut kentinde doğan Muhammed İkbal mutasavvıf bir anne ve babanın oğlu olarak dünyaya geldi. İlk eğitimini Kur'an üzerine aldı. Kur'an eğitimini medresede tamamladıktan sonra, Arapça ve Farsça hocasının yönlendirmesiyle İslam edebiyatıyla ilgilenmeye başladı. Lahor'da yüksek öğrenimini tamamladıktan sonra Doğu Dilleri Fakültesi'ne hoca olarak tayin edildi. Bu yıllarda Muhammed İkbal'in şiirleri de yayınlanmaya başlandı. 1905'de Londra'daki Cambridge Üniversitesi'nin felsefe ve iktisat bölümünden mezun oldu. Londra'da üç sene kadar kalan İkbal, burada Arap Dili ve Edebiyatı Fakültesi'nde hocalık yaparken, bilhassa Londra'da ilgi görmesine sebep olacak çeşitli İslâmi konularda bir dizi konferans verdi. Yine Londra'da kaldığı müddet içinde hukuk üzerine okuyan İkbal, savcılık diplomasını aldıktan sonra Almanya'ya giderek Münih Üniversitesi'nde felsefe dalında doktora yaptı. 1908'de Hindistan'a döndüğünde, yazı ve şiirlerine hayranlık duyanlar tarafından büyük bir coşkuyla karşılandı. Muhammed İkbal ülkesinin siyasetine de katılmış ve halkını bu konularda yönlendirmişti. Onun bu konudaki düşüncesi ise, "Siyaset; çalışmak, izzet ve şerefe davet etmektir" şeklinde idi. Müslüman Hintli mücahitler adıyla yazdığı şiirleri Hindistan'daki Müslümanların hareketlenerek İngiliz sömürüsüne başkaldırmalarında ve Pakistan'ın kuruluşunda büyük tesiri olmuştu. Bu yönüyle İkbal M.Akif Ersoy'a da benzetilmiştir. İslam âlimi. Kurtuluş savaşı yıllarında zor durumda Pakistan halkını, Türk halkının milli mücadelesine destek vermek için örgütlemiş, milli mücadelede kullanılmak üzere Pakistan halkından 1,5 milyon sterlin toplayıp Ankara hükümetine yollatmıştır. Uzun süren bir hastalıktan sonra 21 Nisan 1938'de vefat etti.
Evvela değerli yorumunuzun şahsımı ihya ettiğini vurgulamak ve teşekkürlerimi arz etmek isterim. Kullandığınız zarif ve düzgün üslup için de size müteşekkirim, efendim. Zaman ve enerji hepimiz için son derece kıymetlidir.
Bilimsel bazda uyarılarınız ve içten eleştirilerinizin yanlış algılanacak bir yanı bulunmamaktadır. Kafiyeye pek fazla önem vermediğimi itiraf edebilirim. Arada bir şeyler karalayarak oyalanmaktayım…
Çalışmalarımıza yapılan yorumlara teşekkür etmenin bir incelik olduğu inancımı da burada vurgulamak isterim.
Mukabil saygı ve selamlarımla birlikte yürekten teşekkürlerimi kabul buyurunuz.
Rahmetli bir Müslüman Hintli olup, Türk Dili ile alâkası yoktur. Şiirlerini Türkçeye çevirenlerin hatasıdır ÇAM yerine CAM yazmış olmak! İlgi ve bilgilerinizi rica ederek bu gereksiz polemiğe bir nokta koymak isterim. Hoş ve esen kalınız.
Muhammed İkbal (1873 - 1938), Hindistanlı şair, filozof ve politikacıdır. Şiirleri çağdaş Urdu ve Fars edebiyatının en önemli yapıtlarındadır. Allâme İkbal olarak da bilinir. Hindistan'daki Müslümanların bağımsızlık mücadelesine ilk defa dile getiren kişidir. 1873'de Pakistan'ın Pencap eyaletine bağlı Siyalkut kentinde doğan Muhammed İkbal mutasavvıf bir anne ve babanın oğlu olarak dünyaya geldi. İlk eğitimini Kur'an üzerine aldı. Kur'an eğitimini medresede tamamladıktan sonra, Arapça ve Farsça hocasının yönlendirmesiyle İslam edebiyatıyla ilgilenmeye başladı. Lahor'da yüksek öğrenimini tamamladıktan sonra Doğu Dilleri Fakültesi'ne hoca olarak tayin edildi. Bu yıllarda Muhammed İkbal'in şiirleri de yayınlanmaya başlandı. 1905'de Londra'daki Cambridge Üniversitesi'nin felsefe ve iktisat bölümünden mezun oldu. Londra'da üç sene kadar kalan İkbal, burada Arap Dili ve Edebiyatı Fakültesi'nde hocalık yaparken, bilhassa Londra'da ilgi görmesine sebep olacak çeşitli İslâmi konularda bir dizi konferans verdi. Yine Londra'da kaldığı müddet içinde hukuk üzerine okuyan İkbal, savcılık diplomasını aldıktan sonra Almanya'ya giderek Münih Üniversitesi'nde felsefe dalında doktora yaptı. 1908'de Hindistan'a döndüğünde, yazı ve şiirlerine hayranlık duyanlar tarafından büyük bir coşkuyla karşılandı. Muhammed İkbal ülkesinin siyasetine de katılmış ve halkını bu konularda yönlendirmişti. Onun bu konudaki düşüncesi ise, "Siyaset; çalışmak, izzet ve şerefe davet etmektir" şeklinde idi. Müslüman Hintli mücahitler adıyla yazdığı şiirleri Hindistan'daki Müslümanların hareketlenerek İngiliz sömürüsüne başkaldırmalarında ve Pakistan'ın kuruluşunda büyük tesiri olmuştu. Bu yönüyle İkbal M.Akif Ersoy'a da benzetilmiştir. İslam âlimi. Kurtuluş savaşı yıllarında zor durumda Pakistan halkını, Türk halkının milli mücadelesine destek vermek için örgütlemiş, milli mücadelede kullanılmak üzere Pakistan halkından 1,5 milyon sterlin toplayıp Ankara hükümetine yollatmıştır. Uzun süren bir hastalıktan sonra 21 Nisan 1938'de vefat etti.
Evvela değerli yorumunuzun şahsımı ihya ettiğini vurgulamak ve teşekkürlerimi arz etmek isterim. Kullandığınız zarif ve düzgün üslup için de size müteşekkirim, efendim. Zaman ve enerji hepimiz için son derece kıymetlidir.
Bilimsel bazda uyarılarınız ve içten eleştirilerinizin yanlış algılanacak bir yanı bulunmamaktadır. Kafiyeye pek fazla önem vermediğimi itiraf edebilirim. Arada bir şeyler karalayarak oyalanmaktayım…
Çalışmalarımıza yapılan yorumlara teşekkür etmenin bir incelik olduğu inancımı da burada vurgulamak isterim.
Mukabil saygı ve selamlarımla birlikte yürekten teşekkürlerimi kabul buyurunuz.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.