12
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
2234
Okunma

On iki eylül bin dokuz yüz seksen, yer bursa
Günlerden Cuma henüz 17 yaşında lise ikinci sınıftayım, o gün öğleden sonra rehberlik dersi vardı, bizde 5 arkadaş bursa ulu yolda bir medresede kalıyorduk, öğle yemeğini yedik ve dışarı çıktık ama ortalıkta bir gariplik vardı.
Herkes ne olduğunu bilmiyor anlamsız bir telaş içerisinde öğretmen ve öğrencilerin yüzünde karamsar bir hal vardı, çok geçmeden saatimiz geldi sınıfa girdiğimizde kimseler yoktu.
Yaşıyorsa Allah uzun ömür versin ölmüş ise Allah rahmet eylesin, sadece rehberlik dersi hocamız Ahmet yazıcı vardı sınıfta, oda masasına oturmuş sağ elini başına dayamış o güzel yüzünü büyük bir hüzün kaplamış ağlamsı ağlamsı gelin bakalım çocuklar Allah büyüktür dediğini hala şimdiki gibi hatırlıyorum.
Ve onu o halde gördükten sonra çok duygulanmıştık, ne oldu hocam anlatırmısın dedik, çocuklar anlatacak bir şey yok, çok şey var sadece askeriye yönetimi ele koydu ve sıkıyönetim var dedi.
Tabi biz çocukluk ruhuyla delikanlılığa henüz adımını atmış ana yok baba yok yurdun kırsal kesimlerinden gelen birer öğrenci olarak bizleri hangi sıkıntıların kucaklayacağını bilmiyoruz
Ve Ahmet Yazıcı hocamız o gün sadece dikkat edin çocuklar, iki kişiden fazla arkadaşlarınızla dolaşmayın ortalıkta, şimdilik gidebilirsiniz dedi.
Ders yok mu hocam dedik evet şimdilik yok dedi ve işte o zaman durumun ciddiyetini ve bizleri ne büyük tehlikelerin beklediğini anladık.
Ve sonrası öyle bir devam etti ki Allah o günleri bir daha yaşatmasın, anlatmakla yaşamanın arasında çok çok büyük fark vardır, bu sadece 12 Eylül ihtilalinin en yeni başlayan hatırası olarak kalan kısmıydı, ömrüm kifayet ederse, ileriki günlerde 12 Eylülün izlerini kaleme almayı düşünüyorum.
Bir daha böylesi bir ihtilal yaşamamak dileğimle fiemanillah
Hep acı yaşadık hep çile gördük
Bu dava uğrunda dirildik öldük
On iki eylülde kor olduk söndük
Külleri savurdu ıssız eylüller
12 Eylül
Eylüller karartıyor evlerin ışığını
Gözyaşı dolduruyor aşların kaşığını
Acı ağıtlar sallar yetimin beşiğini
Hüzün, keder yağdırır Eylülün yağmurları
Gözyaşıyla karılmış bunların hamurları
Eylüller kopartıyor gövdesinden dalını
Eylüller ayırıyor arısından balını
Eylüller yağmalamış başındaki şalını
Hüzün, keder yağdırır Eylülün yağmurları
Gözyaşıyla karılmış bunların hamurları
Yiğitler susturuldu, gencecik solduruldu
Haneler boşaltıldı, zindanlar dolduruldu
Umutlar kurşunlandı, yargısız öldürüldü
Hüzün, keder yağdırır Eylülün yağmurları
Gözyaşıyla karılmış bunların hamurları
Yıldızlar hep kaybolmuş, ay dünden firardadır
Her gece hain pusu, memleket zarardadır
Alperen hedef olmuş, zalimler karardadır
Hüzün, keder yağdırır Eylülün yağmurları
Gözyaşıyla karılmış bunların hamurları
Saraylar viranedir yas kokuyor haneler
Milletin kan ağlarken bayram eder caniler
Dünya benimdir sanmış nemrut gibi faniler
Hüzün, keder yağdırır Eylülün yağmurları
Gözyaşıyla karılmış bunların hamurları
Her on iki eylülde yüreğim hiddetlidir
Bu on iki Eylüle öfkem çok şiddetlidir
Aklım zamana gebe isyanım illetlidir
Hüzün, keder yağdırır Eylülün yağmurları
Gözyaşıyla karılmış bunların hamurları
Nuh Comba
5.0
100% (9)