13
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1616
Okunma
Sevgi doldur gönlüne, dünya malını sevme,
Hakk’ı ara ey mümin taca tahta güvenme
Muhterem bir padişah güzel ve yakışıklı
Şehre hakim tepede altın saray ışıklı,
Duvarlarda samur kürk, yerler acem halısı
Gümüş sedef kakmalı penceresi , kapısı,
Sarayın bahçesinde bin bir renkli çiçekler
Yakut kafeslerde ötüşürler bülbüller,
Uşaklar hizmetçiler gölge gibi sessizdir
İpekliler içinde cariyeler eşsizdir,
Hazine dairesi altınlarla dopdolu
Daha ne isterdi ki dünyada insanoğlu,
İdaresi altında memnundur yaşayanlar
Sevmeyeni hiç yoktur, çoktur alkışlayanlar
Şölenler düzenlenir eğlenceler yapılır
Aylarca sürdürülür kahkahalar atılır,
Bazen sessizlik çöker padişah uyuyamaz
İçinde bir sıkıntı, sebebi anlayamaz,
Dalar gibi gözleri sanki derin bir rüya
Ey İbrahim! Uyan, uyan diyorlar güya
Korkuyla sıçrayarak etrafa bağırıyor
“Kim o, kimdir o” durmadan bağırıyor,
Titremekte vücudu kalbi küt küt atmakta
Şakakları zonkluyor her yandan ter akmakta,
Artık gözde uyku yok günlerce düşünmekte
Duyduğu garip sesi aklından geçirmekte,
Bir gün gündüz tahtında otururken aynı ses
“Uyan İbrahim uyan, gaflette alma nefes”
Padişah silkinerek bağırdı: “uyanığım
Sen kimsin? Görün bana, sesinin hayranıyım”
“Uyuyorsun İbrahim, gaflet uykusundasın
Git Hakkı bul ara perde arkasındasın,
Padişah İbrahim’in kararıyor gözleri
Dimağı düşünmekte o lâhuti sözleri
Günlerce tekrarlandı kulak verdi bu sese
Gönlü yırtılacaktı düşmüştü bir yeise
Bir gün yine duymuştu, sen kimsin de demedi
Fark etti ses yerini ses gönlünden gelirdi,
Zenginlik neye yarar? O, Hakkın sesidir bu
Çöllerin yüreğine damla damla inen su
Saray, servet gerekmez, çekti gitti dağlara
Ayak yalın günlerce yürüdü ormanlara,
Attığı her adımda Allah’a sığınıyor
Yüreği kavruluyor, nur dolup arınıyor...
Yıllar geçti aradan nasıl olmuştu yeri?
İbrahim’in sarayda padişah olmuştu biri
Cariyeler yaşlanmış, yeni güzeller gelmiş
Kimileri ölmüşte, hizmetçiler değişmiş,
Eski hizmetçilerden birisi habercidir
Komşu ülkeye giden süvari bir elçidir,
Ormanlıktan geçerek nehri takip ediyor
Baktı bir ihtiyarcık hırka tamir ediyor,
Selâm verdi adama, indi attan aşağı
Aman ya Rabbi! Bu kim? Bu eski padişahı
“İbrahim padişahım, tanıdın mı beni sen?
Hani senin saraydan senin hizmetçilerden”
Dedi: hıçkırıklar içinde ellerine kapandı
Padişahın haline yüreği paralandı,
“Tanıdım dedi İbrahim” iyi misin evladım
Bir daha görüşüp de hal hatır soramadım,
“Ben iyiyim sultanım, ama sen nolaydı
Görmeseydi bu hali, gözlerim kör olaydı,
Kulaklarım duymasa, duymasaydı sesini,
Yüreğim dayanmıyor sen ne ettin kendini?
“Halimde ne var oğlum? Bak güzellik ne biçim?
Hırkamı yamıyorum elimde var bir işim”
“Daha ne olacak sultanım, padişahım?
Niçin böyle eyledi şanı yüce Allah’ım?
Sarayından binlerce insana hükmederdin
Cariyeler pervane, yoktu senin hiç derdin,
Senin bir emrin için insanlar saf olurdu
Bu hırka nedir şimdi? Libasların olurdu”
İbrahim hizmetkârın baktı üzüntüsüne
Sıvazlamak istedi el sürerek üstüne,
Kaldırmıştı kolunu hizmetkarın çiğnine
Elindeki iğnesi düştü nehrin içine,
Hizmetkar gördü bunu, hıçkırarak ağladı
“Gördün mü padişahım başka iğnen kalmadı,
Benim yüzümden oldu, ya Rab ne yapmalıyım?
Allah’ım nerden, nerden bir hırka bulmalıyım?”
“Üzülme oğul hele, değmez” dedi ihtiyar
“Elbet bize burada da hizmet edecekler var,”
Eğildi nehre doğru: “uzatın balıklar” dedi
Boz bir balık ağzıyla bu iğneyi getirdi,
Hizmetli gördü bunu ellerine sarıldı
Bu keramet ışkıyla gönül gözü arındı,
Gideceği ülkeyi her şeyini unuttu,
Bir tatlı duygu ile o da yolları tuttu,
Dünyadaki padişah O, İbrahim Ethem’di
Bu keramet milyonca hizmetkâra bedeldi,
Bunca servet, saraylar dünyada kalıcıdır
Hakka erişme zevki, akıllar alıcıdır,
Allah için malından ver yoksula çekinme
Yardımdan mal tükenmez hiç aklına getirme,
Şeytana taht kurdurma gönlündeki sarayda
Kibir, gurur, benliğin çiğnenmeli ayakta,
O zaman işte sen de kâmil insan olursun
Yürüdüğün yolunda sen de Hakkı bulursun
Ya Rabbi biz kullara bu yolda metanet ver
Gafletten uyar bizi, bizlere feraset ver.
H.İbrahim SAKARYA