2
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1544
Okunma
doğumum anama
yaşamım bana
ölümüm hamallık
cenaze alayına…
imam önde
sandık tepede
cemaat peşinde
önce Ahirete
kim gider
Ahirete önce
ölen gider
imamla cemaat
sona kalır
sona kalan
dona kalır…
Suçlular…
bunların kafaları suçlu,
onların işine gelmezler,
onlar kaparlar bunları,
içeriye tıkarlar…
şunların nefisleri suçlu,
onlara zararları dokunur,
onlar kaparlar şunları,
içeri tıkarlar…
bunların bilgelikleri şunlarda,
şunların görgüleri bunlarda olsaydı,
onların efendileri olurlardı;
ama, bir araya gelemezler, getirilmezler.
bir araya gelebildikleri tek yer mahpushanelerdir.
aslında bu da bir şeydir, başlamak için!
şunlar, bunlara karşı eziktirler biraz,
burunlarından pek kıl aldırmazlar.
bunların çalımlarından yanlarına sokulunmaz,
gene de kalkar,
şunlar için,
şunlarsız,
kavgalara girişirler.
başarılı olamazlar tabii ki,
asıl güç şunlardadır!...
Doğur Ecitah…
Anne ol Ecitah,
severek doğur
oğlumun çocuklarını
torunlarımı
süt kokulu bebeklerle
siyah yuvarlak gözleri altında
kırmızı burunlu
bu yaşlı palyaçoyu
beyaz sakallı bir dede yap…
emekleyerek başlayacak bu mutluluk,
kırıp dökerek büyüyecek,
sünnetini olurken ağlamayacak,
ergenlik sivilceleriyle güzelleşecek,
delikanlılık taslayacak,
bizi büyüdüğüne hiç inandıramayacak,
belli ki duyacağım son mutluluk bu olacak…
doğduğu zaman
beni babalaştıran
sen doğurunca
babalaştığında
içgüdüsel dürtülerle
kendini bir şey sanacak
onu umursamadan doğur sen Ecitah,
yemin ediyorum ki
annelik sana
çok yakışacak
Vasiyet…
Ne olur
Bir kalem
Bir defter
Azıcık ta ışıkla
Gömün beni…
Daha
Yazacaklarım var…
Onaltı yaşındaki sevgili
Şiirlerini
Kürt kızı Gülbahar
Öykülerini
Beklerler
Sabırsızlıkla…
Kurtçuklar
Yiyip
Tüketmeden önce
Etlerimi
Yetiştirmeliyim
Onları
Son
Baskıya…
Gelincikler…
polis coplarıyla kapalı
siyah beyaz sokaklarda
kırmızı beyaz bayraklar
açmışlar gelincikler gibi...
hainler iktidarda
milyonlarca yurtsever
gelincikler açarken
kızılayda çağlayanda
ölü toprağıyla örtülü
karanlık pencerelerde
kırmızı beyaz bayraklar
asmışlar gelincikler gibi...
ne ABD ne AB
Tam bağımsız Türkiye
Ne mutlu Türküm diyene
Türk her zaman her yerde
-STRES
zalim stres yaptın zulüm
ölüm sesi ding, dang, dong
ağrı, ayıp, sakil özüm,
zalim stres sonun ölüm…
Yalan dünya
— bu dünya yalan dünya,
ölüp gitsem ne fark eder?
göçüp gittiğimde dünyadan,
kim beni merak eder?
Güneş+ben…
sabah olunca
açıyor
şen şakrak kalkıyorum
akşam olunca
batıyor
tepe taklak yatıyorum
BU ŞARKIYI YAZMADIM
güneşi geceyle örttüm, yüzüne bakmasın diye
dünyayı denize gömdüm, bağrına basmasın diye
kaderi zehirle içtim, canını yakmasın diye
şarkını yazmadım başkaları duymasın diye
gözlerimden gözlerine akıttım şarkıyı
şarkıyı yazmadım
yazmadım sen yaz diye
adını koymadım
koymadım sen koy diye
burada kesiyorum şarkımı
yazmıyorum
yalnızca sen bil diye…
yağmuru rüzgârla kovdum, üstüne yağmasın diye
cehennemi korla yaktım, tenine değmesin diye
yüreğimi söküp verdim ellerine, düşmesin diye
şarkını yazmadım başkaları duymasın diye…
gözlerimden gözlerine akıttım şarkıyı
şarkıyı yazmadım
yazmadım sen yaz diye
adını koymadım
koymadım sen koy diye
burada kesiyorum şarkımı
yazmıyorum
yalnızca sen bil diye…
Aşk bitti…
çok az kaldı, çok az artık
aşk bitti, işte başladı nefret
boş yere yorma beni
sen yoluna git, beni affet
mabut,
mabet
beş vakitte ibadet
sen sağ ol,
ben selamet...
ben şarkılar söyleyeyim
sen çılgınca
dans et
sensiz…
saatler durmuş zaman geçmiyor
kırılmış uçurtmam düşüyor sensiz
karaya vurmuş liman seçmiyor
bu kasvet içinde batarım sensiz
telleri kopmuş gitarım çalmıyor
bu şarkı susuyor giderim sensiz
bu hikâye böyle yaşanıyor
yaşamım yaşantım her anım sensiz
a r t ı k…
annesi geri döndü bebeğim gülüyor
memeyle barıştı emiyor artık
gözlerdeki yaşlar sevinç gözyaşı
bu hasret bitti gülerim artık
sevdamız bitmemiş, yürek atıyor
bu hüzün bitti yaşarım artık…
yüreğim şarap içip kutluyor
yolculuk bitmiş hancıyım artık…
ayrılık yaşayan karı kocalar
anne babaya hasret çocuklar
ayrılıklar hepinizi yaralar
kanunen yasaklansın ayrılıklar…
masal
her gece aynı masalı anlatacaksın
yüzüme bakmadan inandıracaksın
sevmeye hazırım, dayanacağım
anlattığın masala aldanacağım…
yalan, sensiz yaşamak masaldan da…
yalanlarınla hayatımı dolduracaksın
olmuyor, olmuyor sensiz olmuyor
aldatsan da alıştım artık buna
ne yapsan da yüreğim hiç sızlamıyor
yalan, sensiz yaşamak masaldan da…
…
gül!...(2)
gözlerinden gönlüme ümit yazdı bakışlar
ümitler izansızı lütuf eder bağışlar
lütuf etmek sana yakışır, bana da yakarışlar
ÇOCUKLUK AŞKI…
İçimdeki çocuk ben
Geçirdi beni benden
Arlanmaz yaşlı beden
Küsüyor bilmem neden
Yine çıktı karşıma
Yine kahır etmeye
Tam kurtuldum derken
Yine aynı atışma
Küskünüm çocuğuma
Ondan asık suratım
Müteaddit özlemim
Azapla haykırmakta
Yine geldi karşıma
Yine azap vermeye
Tam unuttum derken
Yine aynı tartışma
Giderken yalın ayak
Yüreğimde duruyor
Bıraktığı korkular
Gelmeyişim o yüzden…
Yine çıktı karşıma
Yine çocukluk aşkım
Tam kayboldum derken
Yine aynı buluşma
a n n e m…
elliüç’ün bir mart’ında,
gecenin tam yarısında,
çaresizliğin ortasında,
annem beni doğurmuş…
yağsız, köpüksüz ayran ile,
taşlı, bulgurlu pilav ile,
börekteki don yağ ile,
annem beni doyurmuş…
soluk, eski önlük ile,
yırtık, koca pabuç ile,
eksik, kapsız kitap ile,
annem beni okutmuş…
oğlum adam oldu diye,
çeyizini dürdü diye,
kız helal süt emmiş diye,
annem beni evermiş…
babam...
gözlerinde hüzünün
melek gibi nur yüzün
kulağımda her sözün
bir tanesin sen babam...
babam, babam, babam...
yanımda yoksun babam...
hayat sensiz çok ağır
kaldıramıyorum babam...
izlerinde yüzünün
felek gibi kor hüzün
gerçek idi her sözün
çok özledim ben babam...
babam, babam, babam...
nasihatin öğütün
ayet gibi her sözün
bir tanesin sen babam...
babam, babam, babam...
yanımda yoksun babam...
hayat sensiz çok ağır
kaldıramıyorum babam...
babam, babam, babam...
babam, babam, babam...
babam, babam, babam...
eşek damda anırır...
eşek damda anırır
fareleri kaçırır
aç kalınca kediler
eşşeklere saldırır
mırnav diye saldırır
tıs tıs diye saldırır
aç kalınca saldırır
saldırır da ısırır
etek camda açılır
yürekleri hoplatır
boş kalınca deliler
avratlara saldırır
nara atıp saldırır
avaz avaz bağırır
boş kalınca saldırır
saldırır da bağırır
elek şamda yapılır
emekleri çalınır
pas tutunca kevgirler
eleklere kalınır
şaka maka
sevdiğim kız yüz vermiyor
şaka maka naz ediyor…
yüreğim söz dinlemiyor,
yaka paça sürüklüyor…
şıkır şıkır dans ediyor keyiften…
açık saçık giyiniyor göbekten…
şapur şupur öpüşüyor gıdıktan…
şakacıktan şakırdıyor afişten…
sevdiğim kız naz ediyor
şakası yok direniyor…
şahken şahbaz oldu yürek
şeytan azapta gerekiyor
şakkadak şaplatıyor şamarı…
şaka iken kaka oluyor işler…
şeytana külahı ters giydiriyor…
şafil köpeğine döndürüyor beni…
ağzında bir sakız,
çakkudu çukkudu çiğniyor
(9/8likşarkısözü,2006)
nazlı nazlı karılar...
nazlı nazlı karılar
benim kadar yalnızlar
buna rağmen nazlılar
yanlarına sokmazlar...
nazlı nazlı karılar
kör olası cadılar
yolumu şaşırttılar
şen başımı yaktılar
Öğüt…
kulakların ağzına gittiğinde
kulak verirler lafını dinlerler
ağzın kulaklarına gittiğinde
kulağını çekip tenkit ederler
ESKİŞEHİR
Eskişehir, kirli şehir
insanları nankör şehir
bulut gibi dumanların
nankörlere olsun zehir…
Eskişehir, eski şehir
hayatımı ettin zehir
nankör çıktı sevdaların
tüm aşkları ettim tehir
adın eski, kendin eski,
sana sevdam senden eski,
bırak yakamı gideyim,
sonra gene dönerim belki…
içim acıyor…
mektup, haber gelmiyor,
kimse selam vermiyor,
derdimi kimse bilmiyor,
hasret bana sevgili oluyor…
içimde gülün kokuyor.
içim acıyor be gülüm,
içim acıyor!
yanıyor yüreğim,
acı çekiyor,
cefa çekiyor,
azap çekiyor,
çile çekiyor…
alev alıyor,
yanıyor yüreğim
yanıp tutuşuyor
hasretin beni,
yakıp yıkıyor,
ciğerim kavruluyor,
dağlanıyor,
dövünüyor,
gamlanıyor gönlüm,
gözlerim gülerken gülmez oluyor,
içleniyor,
hüzünleniyor,
ağlıyor,
inliyor,
hasretim geçmek bilmiyor,
hasret bana sevgili oluyor…
hani...
çılgınca severdim seni
beni seviyorsun diye
yalancı kandırdın beni
bir tek benimsin diye
insanlık göze geldi
âşıklar söze geldi
kalplerdeki her aşkı
sevgililer terk etti.
hani beni çok severdin,
başka birini sevmezdin,
sensiz yapamam ki derken,
onunla neden evlendin…
sevdalar dize geldi
acılar geri geldi
şiirlerde her aşkı
şairler mi fethetti…
16 YAŞINDAKİ SEVGİLİ…
on altı yaşındaki sevgilim gelecek meyhaneci,
iki kişilik kur masamı!
mahzen kokulu olsun şarap,
aşk ve hüsün olsun mayası.
bir adam bul getir,
vereyim ne ise parasını;
iki elini gözüne siper edip
baksın pencerenin buğusundan,
birbirlerine yakışıyorlar desin…
hangi cehennemdeyse al getir kemancıyı,
bizim için,
gene o eski aşk şarkısını çalsın!
eski ve tombul konsomatriste tembih et,
sevgilimin yanında
bana içki ısmarla yakışıklı
diye sakın sırnaşmasın…
bugün içkiler benden olsun en iyisi,
herkes şerefime kadeh kaldırsın…
bugün ben aşk içeceğim
aşk şişedeki gibi durmayacak
bir iki yudumda çarpacak
sarhoş olacağım
tamtam ritmindeki yürek atışlarım
sefih efendisine totem dansı yapacak
sarılacak belinden incecik
usulca sıkacak
onaltı yaşındaki sevgilim
kollarını boynuma dolayacak
başını göğsüme yaslayacak
bacakları bacaklarıma dolanacak
saçlarını koklayacağım ihtirassız
öpeceğim dudaklarını küçücük öpücüklerle
öylece sızacağım
bu hülyadan hiç uyanmayacağım
hey!
dünya âlem duysun
duy, ey denizlerin tanrısı
sen de duy aşk canavarı
ve yüreksiz kabir
ve ateşten hiçlik
duyun;
bana gençlik
bana dinçlik veren
yeni doğmuş bebe gibi tazeciğim
körpeciğim
gizemlim
bal renklim
çirkinim
onaltı yaşındaki sevgilim gelecek
tam da çiçek pasajı’nın önünde
nostaljik tramvaydan inip
öyle bir gelecek ki
biliyorum
sırnaşık hovardalarla başım gene belaya girecek
öyle bir kızı
---öyle hoppa ve oynak, fırıldak, kaypak
dönek ve civelek, yeltek, fingirdek
ve şiveli, yelli, cilveli ,havai, hercai,serseri
nazlı ve dalgacı
fettan, kırıtkan, oyunbozan
ve koket
ve değişken
tereddütlü, fırdöndü, ikiyüzlü
sebatsız, istikrarsız ve kararsız
serbest, gelgeç
mütehavvil, mütereddit,
kırcıktı
öyle bir şuh ve çapkın kızı---
istiklal caddesi
tarihinde ilk kez görecek…
sus be meyhaneci
sus
ben de biliyorum
tenimin seğirmesinde
tenimin kırışmasında gördüğün gibi
güllerin de solduğunu
ben bu yüzden acı çekiyorum zaten
yirmi beşindeki yüreğim
onaltı yaşındaki sevgiliye
yaşlı bedenimi bu yüzden kurban ediyor
platonik aşkların
acı çekmekten başka bir işe yaramadığını
ben de biliyorum
ama
sus
söyleme bunu
platonik aşkların ayıp olduğunu
sakın söyleme bana
söyleme ki
şu yaşlı bedenim
mevsimleri
gülbahar sansın...
beni anlayamazsın sen meyhaneci
bu yürek
bu aşka totem gibi tapınmazsa yaşamaz
dünyam kararır
dünya başıma yıkılır
dünya bana küser
dünya ayaklarımı yüzünden keser
toprak kabul etmez
gökyüzü
denizler
ırmaklar kabul etmez
kabul etse de
kurtçuklar, yılanlar
mezarımda yemeyi kabul etmez
sorgu melekleri sorgulamayı kabul etmez
ruhuma el fatiha okumaz kimse
okusalar da Allah kabul etmez
bırak yaşasın bu yürek bu aşkı
gülbahar mevsiminde
oyunbozanlık etme
sus meyhaneci
sus!...
SEN…
gözlerim bergüzar
gözlerim muzlim
sen mutat
yüzüm matem,
yüzüm kara bir ten
sen meserret
ellerim işçi
ellerim gurbet
ellerim ekmek
içim doğumla ölüm arasında bir tarikat
içim geceden sunak
sen ölümle doğum asındaki sır…
beynim ritim tutmuş susku
sen ketum bir dil pelesengi…
adımlarım huzur
adımlarım erdem
sen kulunç
...
...
5.0
100% (1)