22
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1680
Okunma
bir mumun ölgün ışığında
yazıldı alın yazısı
ve toprağa düştü, ilk gözyaşı
adı mı?
ne önemi vardı
bu coğrafyada tüm adlar
aynı rolü oynardı
senaryo belli, dekor tozlu yollar
ve finalde, hep aynı sonlar
bir ayrık otu gibi büyüdü
çakıl taşları okşadı nasırlı ellerini
ağır gelmedi ona hayatın yükü
tek sevdiceğinin yüzü gülsündü
bir de anasının, ki yetmişlik
erkekler çabuk ölürdü
kadınların omzuna yüklenirdi erkeklik..
ve gitmek için yürüdü
sırtında beyaz gömlek
ardında yavrusu
ağzı süt kokan melek
yoksulluğu içinden taşan eski bavulu
başını dayadı kirli cama
yirmi saatlikti yolu
duvardaki halıdan bilmişti İstanbul’u
göğü mavi, köprüsü de ne uzundu
bir sarsıntıyla gözlerine
mühürlendi son düşü
hatırladığı tek şey meleğinin gülüşü
o beyaz gömlek
nasıl da kızıla durdu
ve gazete kâğıdıyla örtüldü
yavrusunun babası, anasının yavrusu..