6
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1204
Okunma
Bir nehir kenarında, güzel bir saray varmış
Padişah pencereden bazen nehre bakarmış
Yine günlerden bir gün, seyre dalıp giderken
Dikkatinden kaçmamış, vakit sabah ve erken
Görmüş bir balıkçıyı, oltasını atıyor
Ufacık balıkları, uğraşarak tutuyor
Acımış da haline, ihsan etmek istemiş
Bu sefer benim için, at şu oltayı demiş
Ne çıkarsa oltadan, ağırlığı som altın
Vereceğim ben sana, açık olursa bahtın
Ve balıkçı sevinmiş, zevkle atmış ağını
Düşünmüş hazinenin, has altın çanağını
Birinci atışında, iki gözlü bir kemik
Takılmış oltasına, olmuş mahcup ve ezik
Padişah haydi demiş, at oltanı bir daha
Tutarsan büyük balık, neşeli çık sabaha
İki ve de üç derken, yine aynı manzara
Yapacak başka şey yok, faydasız münazara
Çıkan malum kemiği, koymuşlar bir kefeye
Hazinenin hepsini, doldurmuşlar keseye
Zira kemik çok ağır, bastırmış hazineyi
Padişahsa şaşırmış ve kaybetmiş dengeyi
Hemen çare aramış, ulemayı çağırmış
Bu nasıl olur diye, öfke ile bağırmış
Âlimler incelemiş, düşünmüş taşınmışlar
Çıkar yol bulmak için, epeyce kaşınmışlar
Bir tanesi uyanmış, bu demiş göz kemiği
Bana toprak getirin ve getirin ibriği
Çamur yapıp bir güzel, sıvamış kemikleri
Doldurmuş toprak ile iki göz delikleri
Tekrar konmuş kemikler, terazi kefesine
Denge, denge getirmiş, padişah nefesine
Açıklamış âlimler, bu sırdaki hikmeti
Aç gözleri doyurmak, toprağın kerameti
Bir dolu hazineyle, doymayan insan gözü
Azıcık toprak ile doyar, çünkü o özü…
Salih Yıldız…20.05.2011
.
5.0
100% (6)