23
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
2198
Okunma

Anacığım;
Sen gittikten sonra büyüdüm ben, hatta olgunlaştım da
Ne yapıyorum biliyor musun?
Roman yazıyorum/yaşadıklarımız sığmıyor içine
Bir an yüzünü gözümün önüne getirdim de
O çimen yeşili gözlerine diktim gözlerimi
‘”Hadi oradan deli kız; senin başka işin yok mu?’
Dediğini duyar gibiyim
Ama sen ne dersen de
Bu romanı mutlaka yazıp bitireceğim
İçini bizle doldurarak...
Neler yazdığımı merak ediyor musun?
Her şeyi yazıyorum! her şeyi…
Hani şu senin kasaya sıraladığın pembe domatesler vardı ya
O domatesleri yiyeceğimden değildi aslında
Sana dokunabilmek için isterdim onları senden
İşte şimdi o pembe domatesleri
Tulumbamızın başından sabunumuzu kapan karakargaları bile yazıyorum
Bir tek sana sarılışımı yazamıyorum
Neden bana hiç sarılmadın anacığım?
İşin mi çoktu, ya da çok mu soğuktun?
Oysa ben sana karşı o kadar sıcaktım ki
Sana dokunabilmek için her şeyi bahane ederdim
Keşke bir gün bütün işini gücünü bırakıp da bana sıkıca sarılsaydın
Sokulup koynuna sarılsaydık...
Bugün kendimi öyle yalnız hissediyorum ki
Sesini duymayı, sana dokunmayı öyle çok istedim
Ama yoksun artık...
Yine de sen varmışsında gelecekmişsin gibi
Özlemle yoluna çıkıp, her karaltıya baktım
Herkesler geçti de anacığım
Bir tek sen geçmedin o yoldan
Her tıkırtıya kulak kabarttım
Bütün sesleri duydu da bu sağır kulaklarım
Bir tek senin sesini duymadı/duyamadım be anacağım...
Şimdi ben;
Yalnız, çaresiz ve sevgisizim buralardayım anacığım
Sana öyle çok ihtiyacım var ki
Yeniden dünyaya gelme şansın olsa
Sen bana sarılmasan bile, ben sana sarılacağım
Hem de sıkıca…
O pembe domatesleri söğüt ağacının altına boşaltıp
Ayağıma sarı çizmelerimi giyip hepsini çiğneyeceğim
Böylece, seni benden almalarının cezasını onlara ödeteceğim!
Hani bir gün çok hastalanmıştım da
Herkes öleceğimi sanmıştı ya
İşte o zaman ben hasta yatağımda yatarken
Sen bir köşede sessiz/sedasız ağlıyordun ya
Kendi kendine mırıldandığını duymuştum
Diyordun ki;
‘’Ah benim sarı kızım! Sana bir kez olsun sıkıca sarılamadım/öpüp koklayamadım/İşte şimdi, Bu garip ananı bırakıp gidiyorsun
Ben sensiz neylerim? neylerim sarı kızım/kime ne derim...!’
İşte o an;
Hayata sıkıca tutundum
Zaten yalnız ve gariptin
Bir de ben gidip de seni yalnız ve kimsesiz bırakmak istemedim
Hızla iyileşmeye başladım
Ara sıra yatağımın kenarına gelir
Zaten burnuma kadar örtülü olan yorganımı
Örtermiş gibi yapardın
Bana dokunmak/beni öpmek/tenimi koklamaktı amacın
Ah anacığım...
Neydi aramızdaki aşılamaz uçurum
Neden bana sarılamazdın?
Yoksa anacığım;
Babamın intikamını benden mi alıyordun?
Bana her dokunuşunda/babamın sana yaptıklarını mı hatırlıyordun yoksa...
Oysa; suçum/günahım yoktu
Bunu sen de biliyordun
Ben her şeye rağmen, hayata sıkıca tutunup iyileştim
Seni yalnız bırakıp gitmedim/gidemedim
Ama sen bu koca dünyada beni tek başıma
Sevgisiz ve kimsesiz bırakıp gittin/gitme diyemedim...
Söyler misin anacığım;
Şimdi ben neyleyim
Alamadığım sevgiyi nasıl vereyim
Kimlere sarılayım
Benim kolum, kanadım kırık biliyor musun?
Hep de kırık kalacak
Beni saracak sıcak bir kucak yok
Sen bile beni sarmamışken, eller beni sarar mı anacığım?
Sararmadan nefesim
Sarıp/sarmalanır mı sarı kızın...
Emine Uysal/23.07.2010
5.0
100% (26)