2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1457
Okunma

Bir murâdı vardı Murat’ın
Büyüyüp koca adam olup
Rahat ettirmek istiyordu anasını
Çocuktu, güzeldi, temizdi
Henüz kirlenmemişti
Çalışmaya başladı
Önce bir oto boyacı dükkânında çıraklık
Ardından bir tekstil fabrikasında işçilik
Çalıştı yıllarca, uğraştı, didindi, büyüdü
Harcamadı biriktirdi, canı çekse de
Gözü kalsa da dünya nimetlerinde
Hevesini içine gömmeyi bildi
Sabretti, iyi etti Murat…
Askere gitti, jandarma
Kıyafetleri çok yakıştı
Nöbetlerinde silahıyla dertleşti
İyi dostluklar edindi, sevdi, sevildi
Kardeş bildiği Recep vardı, vuruldu
Kelime-i şahadeti Murat’ın kucağında getirdi
Yetmezmiş gibi bu dert ona, iki ay sonra
Babasının vefâd haberi geldi asker ocağına
Hayatı öğrenmeye devam etti yaşadıkça
Ödedi geldi vatana borcunu
Çocukluk sevgilisinin tanımadığı bir delikanlıyla
Evlendiği haberini aldı mahalleye varınca, sustu.
Anası dul kalınca, Murat’ı da askerden gelince
Taşınıverdi tüm aile ana memleketine
Bir ağabeysi vardı Murat’ın, iş buldu fabrikada
Dinlenmeye fırsat bulamadan başladı işe
Gel zaman, git zaman, bir ceylan gözlü kızı gördü gözleri
Görür görmez anladı sanki kaderi olduğunu
Bırakmadı peşini, sabırla bekledi.
Kalabalık bir sülalenin kızıymış meğer
Önce dayısı ile sonra enişteleriyle defalarca istemişler
Aile kültür farkını bahane edip vermemiş kızlarını.
Ama gençler sevmişler birbirlerini
Unut demek kolayda, unutmak kolay mı?
Murat ağabeyine açmış bir ara derdini
Yurtdışında çalışan abisi, atlamış gelmiş uçağa
Önce kızla bir tanışmış, beraber konuşmuşlar, karar almışlar
Sonra kızın en büyük kardeşi ile oturmuşlar bir masaya
Ne az ne çok gerektiği kadar konuşmuşlar
Ertesi gün son kez gitmişler istemeye
Ve kırılıvermiş ailenin inadı
Evlenmişler…
12 Nisan 2011 - İstanbul