Kötülük etmeden pişman olmanın en iyi şekli, iyilik etmektir. bretonne
GURBET KUŞLARI
GURBET KUŞLARI

PİŞMANLIK--167

Yorum

PİŞMANLIK--167

( 4 kişi )

2

Yorum

0

Beğeni

5,0

Puan

1929

Okunma

PİŞMANLIK--167

PİŞMANLIK--167

işte geldim sana pişmanlık içindeyim
tebessüm ile aç kapıyı hoş geldin de
sarılma istersen boynuma elimi sık yeter
hiç olmazsa bir nerelerde kaldın de

sitem etme bana neolur çok yorgunum
borcunu ödedim ayrılık acısının
bittim ben son çarem son umudum
bırak bu acıyı çekene sor

yaralıyım hüzünlüyüm ağlıyorum görüyorsun
nereye baksam özlem aklımda sensin
üşüyor yüreğim sonsuzluklardayım
gözyaşımı sil seni sevmeye geldim
xxx YUNUS xxx

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (4)

5.0

100% (4)

Pişmanlık--167 Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Pişmanlık--167 şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
PİŞMANLIK--167 şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
nergiz-z
nergiz-z, @nergiz-z
30.3.2011 16:34:33
5 puan verdi
yaralıyım hüzünlüyüm ağlıyorum görüyorsun
nereye baksam özlem aklımda sensin

Ayrılığın hüznü vurmuş dizelere dost kalem
Seven gönüller hiç ayrılık yaşamasın
herkez hatasını anlayıp af dilesin ve affedilsin
Tebrik ederim..Saygılarılaaa
gordion
gordion, @gordion
30.3.2011 15:54:50
Tenimizdeki çizik olmadan nasıl anlamıyorsak,canımızın incinebilirliğini, pişmanlığın sızısı olmadan fark edemiyoruz içimizde
saklı masumiyetin kırılganlığını,Sessizce akıp giden suyun önüne çıkan bir çağlayan yahut kaya gibi suçlarımız; vicdanımızın sessiz bekçiliğini hatırlatırlar bize,girdaplar, fırtınalar katarlar masum sandığımız hayatımıza.Kendimizi masum ve günahsız, hatasız ve kusursuz bildiğimizde kalınlaşıveren, kalınlaştıkça da ruhumuzu sağırlığa hapseden demir perdeyi yıkar günahlar Dokunulmazlığımız üzerine kurduğumuz sırça sarayın yıkılışını haber verir içimizde yükselen “ah!”lar .Gururun kalesinin yangına verilişine denk düşer.hatamızın utancını kıpkızıl yüzümüze taşıdığımız anlar.Pişmanlığın o kekremsi tadı,
o akrepsi sokulganlığı utançla tanıştırır bizi.Utançla tanıştığımızda da, utanabilen yanımızla, içimizde suskunca bekleyen vicdanımızla buluşuruz ilk defa Film gibi hani…
Sevdiğimizle çarpışmak gibi köşe başında;defterler kitaplar dağılırken havada, kalpler buluşur,gözler el ele tutuşur ya O hata; o sakarlık, o dikkatsizlik, o sürçme, o ayak kayması,o kaza, utanabilen yanımızla tanıştırır bizi“Ah!” ettiren her günah, bağışlanmanın ve affın, rahmetin ve gufranın serin pınarlarına susatır bizi.Hiç istemeden olmuş gibi,kaza ile değmiş gibi sokulur günah ve kirler ruhumuzun billur sularına .Paslı bir bıçak gibi bulandırıverir kalbin duru ayazmalarını Sular üzerinde rüzgâr ürpertisi gibi,dudaklarımızda içli yakarışların kıpırtısını başlatır hatalar Yağmurun çöllerin kumunu yarması gibi, içimizin de içinde sancılı itiraflara kuytular açar günahların darbesi.Vicdanımızın kulağının dibinde fısıltılı esaplaşmalara çağırır bizi pişmanlıkların nefesi Utandırır bizi.Utandırdığı gibi, utanabilir olduğumuzu da hatırlatır bize
Yüzümüz kızarır, başımız öne eğilir, mahcubiyetle kısılır gözlerimiz, belki gözyaşı dökeriz Müşfik bir baba gibi teselli eder bizi pişmanlığımız: “Ağlıyorsun ya işte; o işi yapmayı yakıştıramadın kendine.Sen elinle ettiğinden fazlasısın .Sen bile isteye ettiğin günahtan daha yukarıdasın…”Kucağımızda hiç durmadan ağlayan bebek gibi, habire sızlanan bir hasta gibi buluruz pişmanlığı Ne inkar edebilir, ne unutabilir ne acısını dindirebiliriz Bırakalım öyle kalsın! Acısın Kanasın Ağlasın Sızlansın
Dağlasın göğsümüzü Yırtsın yüzümüzü.Kendi gözlerimizin içine baktığımızda,hemen yüzünü gösterip utandırsın bizi
Bizi bize gammazlasın Acısına ihtiyacımız var pişmanlığın Ya hiç acıtmasaydı günah kalbimizi?
Ya pişmanlığın sızısı hiç yapışmasaydı yakamıza? Kurtulmak için çırpındıkça üzerimize atılıvermeseydi pıtraklar gibi?
Kıvrandıkça, kıvrandıkça yine yeniden yakalamasaydı bizi bileklerimizden? İyi ki öyle… Kaynağı saptanamayan ağrılarda hastalara, kural gereği, ağrı kesici verilmez Çünkü ağrısı olmazsa, hasta çare aramaz Kıvranmazsa,
ağrının odağını bulmaya yönelik zahmetlere katılmaz, katlanmaz,Pişmanlığın da soğuk sert taşlar gibi vurması beklenir ayaklarımıza.Hiç bitmeyen kışlar gibi soğuk buzlar düşürmesi gerekir alnımıza Firari mahkûmlar gibi köşe bucak tedirginliklere mahpus etmesi istenir bizi İlk fırsatta, saati geri alma telaşına düşmek,takvim yapraklarını yerine yapıştırma telaşıyla yanıp tutuşmak gerek.Günahı, ömrünün son deminde ak örtülere sarılmış adamı/
kadını acı bir sırla kirletmek diye bilmek gerek“Kim aklar beni?” diye bütün kapılardan eli boş döndüğümüzde,
“illâ O” diyecek çaresizliğin dizi dibine oturtmalı bizi pişmanlığımız Rahmetin ve gufranın dergâhında kusurluluğumuzu ve
günahkârlığımızı şefaatçi bilip öylece ümitlenmeliyiz Allah’tan Hiç koşulsuz affedileceğimiz kapının eşiğinde umutla ve
gözyaşıyla oturabilmeyi öğretmeli bize pişmanlık Kimselere diyemediğimiz sırlarımızı kabuğunda sızlanan bir inci gibi rahmetin kucağına itiverme.ihtiyacını tir tir titreyerek hissetmeliyiz pişmanlık göğsümüze sarıldığında Ne kadar çok hata etmişsek etmiş olalım, sonsuz serin bir okyanusun maviliğinde kir pasımızı kimselere göstermeden yıkayıverme umudunu göğsümüzdecılız pınarlar gibi biriktirmeyi vaat eder bize pişmanlığımız Sevapça hiçbir şey edemediğimizi, titiklerimizin de bize ait sayılmayacağını aniden görebilmek demektir günahların “ah!”ları.O’ndan korkup yine O’na kaçacak denli anaç ve
müşfik olan rahmeti acıyan dudaklarımızla içmeyi sadece pişmanlığımız öğretir bize.O tatlı Şebnem Ferah şarkısı gibi, “Sil baştan başlamak gerek bazen Hayatı sıfırlamak Sil baştan sevmek gerek bazen.Her şeyi unutarak, yeni baştan sevmek gerek”Sil baştan başlama telaşıyla affın boynuna sarılırız pişmanlığımızla Sil baştan sevildiğimizi ummak adına rahmetin
kucağına bırakırız gözyaşımızı Sancıyan vicdanımızla, utanan yüzümüzle, ağlayan gözümüzle,
titreyen dudağımızla içten bir özür, mahcup bir tövbe fırsatı sunar bize pişmanlığımız
Ya hiç olmasaydı pişmanlığımız? Hiç yakmasaydı canımızı?Ağrı hissedemeyen hastalar gibi yakardık rahmete yürüyen ayaklarımızı, kırardık affı avuçlayan ellerimizi
çok ama çok güzeldi sevgili şairim .tebrik ederim can-ı gönülden sevgiyle kalın hoş kalın.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL